Tedirgin, mutsuz bir ruh gibi dolaşıyordu aramızda. Müthiş çalışkan, müthiş azimli… Hayır hayır azim değildi onunki hırstı. Apaçık hırstı.

Sınıfta, koca su şişesini emzik gibi sürekli ağzında tutması hep bir alay konusuydu. Ne bileceğiz onun hayatında suyun bu denli önemli olduğunu…

Teneffüslerde bile başını kaldırmazdı derslerden. Anlattığına göre evde de aynı çaba içindeydi. Çok gerilerden başladığı bu hayat mücadelesinde şimdi okuduğu okulu bir kurtuluş olarak görüyordu. Haksız da sayılmazdı, eğer sabırla, uzun süre devam etse ve tüm dersleri verebilse, gelecekte derinlemesine eğitim de alırsa eğer (ölme eşeğim ölme hesabı) şu Avrupa’da bir gün dahi işsiz kalmazdı. Bilincindeydi bunun. Biz de bilincindeydik ya, Hababam Sınıfı kafasındayız.

Kaç gün okula gelmedi. Telefon eden olmuş, mesaj atan olmuş, kimseye cevap vermemiş. Evi bana yakın diye sınıf iradesi kararıyla onu yoklamaya gitmiştim.

O tedirgin ruh hali duruyordu, bedeni ise hasta ve bitap düşmüştü. Açtı kapıyı, buyur etti. Oturduk kahve içtik, siyahi dünya güzeli çocukları ile oynadık, kocası ile vergilerin yüksekliğinden bahsettik. Nihayet Nijeryalı arkadaşla ahval etmeye başladık.

Doğrusu sınıfça ona tepkiliydik biraz. Saygı duyduğumuz bir Arap öğretmeni gammazlamıştı bir sınavda. Arap öğretmen ne yapsın zor bir ders, Allahın belası farmakoloji konusuna tekabül eden bir dersin sınavında, aleni kopya çekerken, hocaya gammazladı. Ki bu ders beladır, anadilimizde bile okusak yine anlamayacağımız bilgileri İsveççe yazmaya çalışıyorduk.

Hırslıydı. Körlük derecesinde bu hırs normalde onu yapayalnız bırakırdı ya, bir şekilde bazı iyi yönlerini hesaba katarak toleranslı davranıyorduk biz üçüncü dünya ülke yurttaşları ile az gelişmiş Avrupa ülkeleri yurttaşları olarak.

Öğrenci öğrencinin külüne muhtaçtır düsturu ile Cin Ali düzeyinden, Kemalettin Tuğcu düzeyine yeni geçmiş İsveççemle bir şeyler anlatırken, çığlık gibi bir bağırışla sus dedi.

“Sus”.

“Sen benim neler yaşadığımı bilemezsin. Sen Nijerya’yı nereden bileceksin? Asla oraya geri dönmeyeceğim bir daha!”

Kocası ve çocukları muhtemelen bu hırçınlığına alışık olmalı ki yüzlerini çevirip bakmadılar bile…

Sonra şöyle anlattı:

“Nijerya rüyalarıma giriyor, kabus gibi. Düşünsene ülken kabusun olmuş, bu duyguyu anlayabilir misin? Bir susuzlukla uyanıyorum. Sen suya doymamak nedir bilir misin? Bu ülkede dahi suya asla doyamıyorum. Her zaman dudaklarım, dilim damağım kup kuru hissediyorum. Gerçekte öyle değil, ama psikolojik olarak öyle…

Bazen çocukluğumu, ilk gençliğimi görüyorum rüyamda. Uyanıyorum geceleri ve evden çıkıp koşuyorum, aslında kaçıyorum. Benim yakamı bırakmayan bir çocukluk, gençlik ve ülke var.

Ben yedi yaşındayken ki öncesini de hatırlıyorum, en büyük hayalim çok su içmekti. Suyun ne denli farklı bir şey olduğunu İsveç’e gelince anladım. Biz Nijerya’da hiç temiz su içmemişiz, buraya gelince anladım. Başka bir şeymiş su. Ülkemizin en büyük nehri Niger bile çamur nehirdir. Bizim gibi siyahtır. Denizin tuzlu suyunu bile içtim kusarak. Baş ağrılarına katlanarak. Bilemezsin... Deniz suyunun baş ağrısı yaptığını tecrübe etmeyen bilemez. Bataklıklardaki çamurlu suyu bilemez, içmek için kazılan su kuyularının içine karışmış çürümüş bitki kokusunu bilemez… Hatta çürümüş suyu bilemezsin. Yağmur suyunu tadını bilemezsin. Toz ve kuma karışmış suların tadını bilemez… Meyveleri sıkarak mecburen içilen suları bilemezsin… Bilemezsin suya doyamamak ne demek. Yıllarca her içtiğin suda kımıldayan bir şeyin var olduğunu sanmak.

Su sadece su… Başka bir şey değil. Bütün ömrüm bu suyun derdiyle geçti. Hala öyle, geçmişte yaşadığım susuzluk burada psikolojimi bozdu. Aynı duyguları yaşıyorum. Bir meyveyi, nesneyi, hatta toprağı yalamak ne demek bilir misin? Ben başarmak zorundayım, mecburum, sizin gibi değilim. Benim anayurdum, kâbusumdur. Dönemem, bu yüzden hepinizden daha çok çalışmak ve başarmak zorundayım. Kocam, çocuklarım ve ben susuz kalmamak için…”

İnsan garip oluyor, sınanmadığı dertlerle karşılaşınca… Nijeryalı arkadaşın motivasyonu suydu. İlk defa bu motivasyonla ve aynı zamanda kabusla yaşayan bir insan ile tanışmıştım. Hikayesi değerli.

Su kıymetlidir vesselam…