“Kanıta dayanmayan şeyler tartışıldığında, en doğru olan değil, en geveze ve demagog olan kazanır.”

Karl Popper

***

Bir yazı yazmaya başlıyorum. Yazı konusuna göre 3-4 sat, bazı yazılar 2, 3, 4 gün belli aralarla uğraşmayı gerektirmekte.

3-4 saat içinde bitirmeye çalıştığım bir yazıya nokta koymadan, gazete haberlerine, sosyal medyaya göz atınca gündemin değiştiğini görüyorum. Ülkenin gündemi, baş döndürücü gelişmelerle hızlı bir akış içinde. Neyi yazacağınızı, hangi sorun konusunda birkaç söz söylemeye çalışacağınızı şaşırıyorsunuz.

Bu değişmeler ülkeyi iyiye mi kötüye mi götürüyor? Böyle soruyla olayları yorumlamaya başlayınca, oldukça sıkıntılı ufuklara dalıyorsunuz.

Ülke elden gidiyor. Yıkımın, uçurumun kıyısına gelmiş durumdayız. Bu durumdan sorumlu olanlar, yaptıkları kötü, olumsuz, yersiz işlerin üzerine toz kondurmadan, eski yaptıklarını övme, sürdürme yarışı içindeler.

Her şey bozuk, sorumlusu yok

Ülkede 100 yıllık, kırık, dökük, karınca kararınca biriktirilmiş demokratik, evrensel değerler silinip süpürülmüş. Türkiye Batı Uygarlığı’ndan koparılarak, Ortaçağ’ın karanlıklarına gömülmüş. Bunca olumsuzluğun bir tek sorumlusu, suçlusu yok ortada. Yüzde yüz sorumlu, suçlu oldukları olumsuzlukları bile, bir suçlu bularak sırtına yükleyip geçip karşısında kıs kıs gülmeye çalışma yarışı içindeler.

Yönetimde bulunanlar, bunları devirip yerlerine geçmeye çalışanlar, çıkarlarını, devletin çıkarlarını korumaya gelince, tümü aynı değirmene su taşımaktalar.

Yapanlar ya da bunların tarafını tutanlar kalkıp yapılanlardan hangileri yararlı, hangileri zararlıydı diye bir değerlendirme yapmaya yaklaşmamakta. Çünkü herkes kendilerine göre en doğruları, en iyi, gereklileri yapmakta. Taraftarları da en iyilerin, en doğruların, en gereklilerin yapıldığı yanılsaması içinde olup bitenlere alkış tutmakta.

Sorgulamayan toplum

Kimse Türkiye’ye şu anda 1240 odalı Saray yapılmasına, İstanbul Boğazı’nın yanına Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayacak kanal açılmasına, Çamlıca’ya kocaman 6 minareli bir cami yapmaya gerek var mıydı, yok muydu diye soran yok. Sorgulayan bir toplum olamamanın görüntüleri açık, seçik ortada.

Olup bitenleri sorgulama yerine “cebine, midesine girenlerin” toplamasını, çıkarmasını yapanların aç, açık kalmaktan, tutsak olmaktan ötede varacakları bir yer yok.

Sorgulamayan toplum kölelikten kurtulamaz. Yalnızca kendi çıkarları peşinde koşarak tavır alanlar, insanlığa yararlı olamazlar.

Kaçak yapı yapılmış, para getir, oturma, kullanma izni al. Para getir askere gitme. Parası olmayanlar askerlik görevini yapsın. Bunlar nasıl iş, nasıl düşünce diye sorup soruşturan yok.

Eğitim bitmiş yerlerde sürünmekte. Ekonomi çökmüş, ayağa kalkacak durumu kalmamış. Her şey tepetaklak yuvarlanmakta, ortalıkta “Biz iyi yaptık”, “Bizimkiler iyi yaptı”, “Bizimkiler her şeyi iyi yapar” böbürlenmelerinden geçilmemekte. Bu eğitimi İngilizler, ekonomiyi İsrail mi batırdı diye soran yok.

Parayla, gelişmelerle ilgili kurumlar, kuruluşlar, “paranızın değeri düştü, düşüyor. Ülkeniz battı, batıyor” diye haykırırken bunları hiç duyan yok. Utanmadan, sıkılmadan “Bizi çekemiyorlar”, “Bizi kıskanıyorlar” gibi suçlamalara girişiyorlar.

Ülke yangın yerine dönmüş. Yönetimi beğenmeyip yerine geçmeye çalışanlar partinin genel başkanı sen olacaksın, ben olacağım kavgasındalar.

Halk yığınları sorgulamazsa

Bir toplumda, bölgede bir avuç azınlık düşünür, yazar - çizer sorgular, halk yığınları hiçbir şeyi sorgulamadan olup bitenleri “midesine girenler”le ölçüp biçip şak şak tutarsa, o toplumda iyiden, güzelden yana hiçbir şey değişmez. Halk yığınlarının olup bitenleri sorgulamaya başlaması gerekmekte. Bu sağlanamazsa hiçbir sorun düzelmez.

Toplumda ayaklar baş, başlar ayak olunca, her şey kötüye gitmek zorunda kalır. Topal koyunun önde olduğu bir sürü, kurtlara yem olmaktan kurtulamaz.

Bir toplumda düşünenler, sorgulayanlar, gerçekleri dillendirmeye çalışanlar tutukevlerinde sürünürken hırsızların, yamyamların, şarlatanların heykelleri dikilmeye çabalanıyorsa, o ülkede işlerin düzgün gitme olanağı yoktur.

Sorgulama kültürünün gelişmediği yerlerde, yapılan her kötülük, yapanın yanına kazanç olarak kalmakta. Böylece sorulamamak, yapılanların hesabını sormamak, yeni sorumsuz eylemlerin yapılmasını üretmekten öteye geçemez.