Dünya çapında yaşanan baş döndürücü gelişmeler hakkında bir yazıya oturacağım derken yaşadığımız yer; sayın Türkiye’de olan bitenlere odaklanmaktan kendimi alamıyorum. Ne yapalım, burada doğdum, ana dilim Türkçe, en çok burayı tanıyorum ve burada bu aralar hareketlilik pek bol. Gerçi ne zaman duruldu ki? Neyse odaklandığım konuya gelelim. 4 yıla yakın süredir hapiste talimatla siyasi rehine olarak tutulan Selahattin Demirtaş, siyasette ön açıcı olması için 2 tane metin yolladı, kendisini muhalefette görenlere. İttifak ama neyin ittifakı, güçlendirilmiş parlamenter sistem ama neyin gücü sorularına yanıt veren. Devamında Ruşen Çakır’ın sorularına verdiği yanıtlardan birinde "Eşi Başak Hanımla beraber bir gün Meral Akşener’in evine, kahvaltıya geldik" diyerek gidebileceğini söyledi. Meral Akşener de buna karşılık “Güneydoğu'da bir gelenek vardır. Bir kan davası da olsa, insanlar birbirine misafirliğe geldiğinde yenilir içilir. Kapıdan uğurlanır. O kan davası devam eder” dedi. İçinde Güneydoğu’dan kan davasına kadar birçok problem barındıran bu cevap da hayli tartışıldı haliyle. Ben Akşener’in bilinçli olarak değil alışkanlıkla bir yaklaşımını deşifre ettiğini düşünüyorum bu cevabıyla. Ancak sorulması gereken soru şu: Size demokrasi mi lazım, iktidar mı?

Demokrat Haber’de yayınlanan ilk yazımda “Ak Parti’nin Oyları Düşüyor eee? “ diye sormuştum ve Demirtaş’ın iki metinlik çalışması da aslında o eee? Sorusuna tam bir yanıttı. Örneğin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Karadeniz’de doğalgaz bulundu tantanasına “Biz onların istediğini yapmayacağız. Eleştirelim istiyorlar, eleştirmeyeceğiz. Niye eleştirelim ki? Ülkemizde doğalgaz bulunması bizi sadece sevindirir, memnun eder. Yeter ki buradan elde edilecek kaynak millet için kullanılsın. Yeter ki gerçekçi olsun” dedi. Kemal Bey’in bu etliye sütlüye dokunmadan, sonra zemin bulunca oradan yürürüm, kar topunu dağıtmayalım düşüncesi asıl Erdoğan’ın işine yarıyor. Örneğin dün yine kendisi Demirtaş ve Kavala’nın AİHM kararlarına karşın Erdoğan’ın talimatıyla içeride tutulduğunu söyledi. Şükür! Oysa bunu dün anlamış ya da öğrenmiş olamaz, Fethullahçılarla AKP’nin herkesin gözü önünde devletin güçlerini paylaşarak yaptıkları kadim ortaklıktan, aydınlanmayan 15 Temmuz darbe girişimine, Demirtaş, Yüksekdağ, Kışanak, Tuncel, Kavala gibi siyasi tutsaklardan Suriye’deki kirli askeri manevralara, bugün ülkenin yaşadığı ağır ekonomik buhranın nedeni olan rüşvet ve ihale ilişkilerine kadar bu “iktidar” ın o kadar çok kirli çamaşırı var ki her gün bunları bir liste halinde sabahtan akşama tekrarlasan bile yeter. Ancak çekinilen şey, bu kadar kirli çamaşıra, karanlık ilişkilere ve beceriksizliğe rağmen AKP’nin yine de ezeli kardeşi MHP ile beraber seçimde çoğunluk oyu alma ihtimali. Peki, kim verecek bu oyu? Bu ülkede yaşayanlar. Neden vermesinler istiyorsunuz, bu “iktidar” sürmesin diye. O halde belki de sizin bu insanlara anlatmanız gereken başka bir hikaye vardır, iktidar değil demokrasi hikayesi.

Demokrasi Tanımı ve Siyasi Çizgi

Eğer bir toplumun bir arada nasıl yaşayacağını belirleyen bir politik çizgiden bahsediyorsanız, o toplumun yerel gerçekliği, tarihsel birikimi ve geleceğe dönük ihtiyaçlarını çağın koşulları ile beraber düşünmeniz gerekir. Herkesin ağzında gezen bir demokrasi sözü ve bir arada durma, yan yana olma kalıpları var. Ancak salt bir iktidara seçimi kaybettirme odağıyla ortak siyaset ve ortak demokrasi tanımları yapılmadan yan yana gelmek, sürdürülebilir olmamakla beraber tam da iktidarın istediği şekilde kullanışlı çelişkilere de kapıyı açık bırakmaktır. Siyaseti ve çağın ihtiyacı olan; insanı ve ekolojiyi merkeze alan demokrasi tanımını yapmak için tüm siyasetlerin konuşması, görüşmesi ve halkı süreçlere katması gerekiyor. Çoğu uydurma, kurgu ya da altı boş olan birtakım siyasi kimliklere sıkışıp o kimlik mensubu olanlara şirin görünmeyle yapılan şey, siyaset değil oy bezirganlığıdır. Bu nedenle Demirtaş’ın cezaevinden yolladığı metinler gibi çalışmaları, kendisini demokrat ve yeni bir geleceğe talip olan her oluşumun yapması ve bunlar üzerinden cesur ve şeffaf diyalog süreçlerini başlatması gerekiyor. Bunun zor olduğunun farkındayım ama zoru başarmak kalıcı çözümler sağlar, kolay olansa olanı devam ettirir sadece. İnsanlığın ve ekolojinin geleceğinde iktidarlara değil çağdaş demokrat yaşamlara ve gelişime ihtiyaç var. Bundan sonra belli bir süre bu kavramlar üzerine tartışma açabilecek konular üzerine yazmayı planlıyorum. Selahattin Demirtaş’ın söz konusu metinlerine de şu linklerden ulaşabilirsiniz:

https://www.demokrathaber.org/siyaset/demirtas-guclendirilmis-parlamenter-sistem-nedir-h132692.html

https://twitter.com/hdpdemirtas/status/1296449875782115337?s=20