Türkiye’de seçim barajı yüzde % 10 dur. Yani bir partinin milletvekili çıkarabilmesi için ülke genelinde en az yüzde 10 alması gerekir. 50 milyon seçmen sandığa gittiğini varsayarsak bunun net 5 milyon oy gerekir.

Az eksik alsa baraj altında kalır. Geçmişte MHP’nin iki defa % 8 küsuratla ve CHP’nin % 8 küsur ile baraj altında kalmışlığı vardır. Kürt siyasetçileri ise bağımsız aday formülü ile bir dönem barajı delmeye çalışmışlardır.

Dolayısı ile yüzde 10 alamayan partinin oyları o bölgede en fazla oy alan 2. ve diğer partilere dağılır.

Dünyada seçim barajı şöyle; Arnavutluk ve Arjantin’de % 3, Belçika’da % 5, Avusturya’da % 4, Bosna Hersek’te % 3, Danimarka’da % 2, Almanya’da % 5, Yunanistan’da % 3, İsveç’te % 4, İsrail’de % 2, İtalya’da % 4.

Türkiye’de ise % 10

Dünyanın en yüksek seçim barajı bize ait.

Seçim barajının bu kadar yüksek olması doğal olarak siyasetsizlik üretiyor.

Değişik ve renkli partilerin hayat bulamaması insanları ana partilerde gruplaşmasına neden oluyor. Eğer bir grup veya kişi mecliste siyaset yapmayı kendine hedef koymuşsa mecburen barajı geçen partilerde siyaset yapmak zorunda. Bu durumdan iktidarda muhalefette memnun. Zira bu güne dek kimse aktif olarak barajı düşürme konusunda bir çalışma yapmadı.

“Baraj düşmeli” bir söylemin ötesinde değil.

Seçim barajı siyasal itaat üretiyor. Barajı geçen partilere tabi olmayı zorunlu kılıyor. Bu nedenle siyaset kuşaklar boyu değişmiyor.

Bunun yanında siyasi partiler yasası, delege sistemi ve lider sultası dediğimiz bir şey var ki, partiyi her zaman lider ve ekibi dizayn eder ve delege sistemi nedeni ile buna hukuki bir meşruluk sağlar.

Mevcut partiler yasası hukuku buna müsaittir.

Tüm partiler zaman zaman veya her zaman bu hukuki adaletsizliği uygular.

Misal MHP kurultaya gitmeyerek, İyi parti gibi bir partinin oluşmasına sebep vermiştir. Şimdi ki CHP 20-30 kurultay delegesi imzasını bahane ederek ve hukuki dayanak oluşturarak partinin hemen hemen yarısının talebini görmezden gelmiştir.

Tabi bu yasa başka şekilde de karşımıza çıkar.

Mesela HDP’de olduğu gibi.

Barış Atay isimli bir tiyatrocunun tweetler üzerinden yürüttüğü popülist muhalefet ve medya gündemindeki performansı sebebiyle HDP merkez yönetim karar vericileri onu Hatay 1. Sıra vekil adayı olarak atamıştır.

Bu atama karşısında HDP Hatay il örgütü bu durumda ne yapsın? Doğal olarak, konjonktür gereği, birlik ve beraberliğe halel getirmemek adına susma “eyvallah” deme yoluna gitmiştir.

Bu mevzu sonra TİP sürecinde açılacak. Ben gibi hayatında sadece bir defa HDP binasına girmiş biri olarak bu meseleyi yazmak bana düşmez.

Demem o ki; Bu bir yasa sorunudur. Kültür sorunu değildir. Eğer siyasi partiler yasası demokratik olsaydı, hiçbir parti il yönetiminin önüne bir liste dayatamaz. Yasa buna müsait olunca, her parti bu çareye başvurur.

Kısaca siyasi partiler yasası değişmedikçe, seçim barajı düşmedikçe Türkiye’de siyasetsizlik, devam edecektir.

Dipnot: Meraklısına Hatay’da HDP oyunu nasıl yükseltti?

Hatay’da seçim öncesi yapılan tüm anketlerde HDP 75-80 bin bandını gösteriyordu.

Hatay’da HDP’li kadınlar öyle bir çalışma yürüttü ki inanılmaz bir etki oluşturdu. Bayrak asan, araba süren, propaganda yapan, yaşadığı mahalle ile kan bağı, gönül bağı, kader bağı olan kadınların bu çalışması birçok insanı etkiledi. Bazı sandıklarda oyların bu derece yüksek çıkmasının nedeni kadın emeğinin yoğunluğu ile bu emeği ve kararlılığı gören özellikle kadınların oy vermesidir.

Diğer bir durum da; CHP milletvekili listeleri açıklandıktan bir gün sonra, ilk dört milletvekili adayının listeden alınıp yerine başkasının konması büyük bir sorun oldu.

CHP eski il başkanı ve ilk liste açıklandığında Hatay 1. Sıra milletvekili adayı olan Servet Mullaoğlu, topladığı kalabalıkla CHP’li Belediye başkanı Lütfü Savaş’ı belediye binasının önünde protesto eder.

“Fetocu Hırsız Lütfü” sloganları atılır.

Hatay HBB başkanı ise slogan atan grubu ve ona önderlik eden eski CHP il başkanı ve 1. Sıra milletvekili adayı olarak açıklanmış sonra da listeden çıkarılmış olan Servet Mullaoğlu’nu CHP içindeki mafya olarak nitelemiş. Bu kavga ülke ve şehir gündeminde günlerce yer aldı.

Sonuçta bu kavgadan dolayı küskün seçmenin HDP’ye yönelmesi kadar doğal bir politik refleks yoktur.

Durum bu.