Endüstriyel futbolun modası haline gelen sermaye sınıfının kulüp satın alması ve astronomik bonservis bedellerine oyuncu transfer etmeleri futbolun gidişatının oyun olmaktan öteye gittiğini ve bir işe dönüştüğünü gösteriyor. Günü kurtaran ve transferle taraftarı uyutabilen bu durum, karşılığı olmayan ve geleceği ipotek altına alan bu yüksek bedeller kulüplerinin (ortada Leeds United ve Fiorentina gerçeği dururken) gelecekte zor günleri yaşayacağını gösteriyor.

 

Bu sistem içinde en çok kulüp satın alan (özellikle Premier Lig’de) Amerikan sermayesi olarak görünse de Arap sermayesinin de artışı dikkat çekici. Abu Dabi United Grup Manchester City’i, Portsmouth’u Arap işadamı Sulaiman Al-Fahim’in satın alması sürecin devamı hakkında bilgi veriyor. Bir tarafıyla da, çok uluslu şirketlerle olan ilişkileri göz önüne aldığımızda, küresel bir sermayenin sömürüsünün görüngülerini ibaret bugünün endüstriyel futbolu. Bu süreç aynı zamanda, Premier Lig’de futbolun tek tipleşme eğiliminden de bağımsız değil..

 

Manchester City’nin kentin diğer takımı olan Manchester United’la olan rekabeti de Abu Dabi United Grup’u daha fazla transfere itiyor. 2007’den bu yana toplamda 575 milyon avronun üzerinde bonservis bedeli ödedi. Manchester City, 117 futbolcu alırken (1936’dan bu yana kulüp 415 oyuncu almış, bunu dörtte biri son beş yılda transfer edilmiş), 115 oyuncu yollarını ayırdı. Devamlı transferlerle karma bir takım kurmuş oluyorlar. Yaptıkları şey, transferlerde bir takım oluşturmak değil, yıldız olarak niteledikleri isimleri yan yana dizmekten ibaret oluyor. Tabi bu arada (2007’den bu yana) Manchester United’da boş durmadı ve onlar da transfere 200 milyona avro üzerinde harcama yaptı.

 

Ferguson’un 20 yılı aşkın süredir Manchester United’ta yaptığı, önce takımı öz kaynaklardan kurmak ve daha sonra da transferi buna süs olarak eklemek. Rakamlar arasındaki farkı buradan okuyabiliriz.

 

Yani Ferguson’un bir oyun felsefesi var ve buna uygun oyuncular yetiştiriyor ve sahada kendi futbolunu oynatıyor. Bu haliyle endüstriyel futbolun tepedeki çarklarından birisi Manchester United. Pazarlanması ve tüketilmesi için Manchester City gibi hamleler yapmasına gerek yok, çünkü Ferguson’un oyun felsefesi pazarlanması için yeterli ve üstüne çok uluslu şirketlerle olan bağlarını da eklediğimizde onlar için küresel pazarda var olmak kolaylaşıyor.

 

Daha önce belirttiğimiz gibi Abu Dabi United Grup direk olarak yüksek bedelle bonservis ödeme yolunu seçiyor. Bu noktada vurgulamamız gereken şey aslında, Manchester City’i sermaye sınıfı yönetirken Manchester United’ı da sermaye sınıf yönetiyor olması. Sermayedarların biri futbolu biliyor, diğeri daha az biliyor ondan dolayı bu farkın olduğunu düşünmememiz gerekiyor. Buradaki farkın iki kulübün de, tarihsel, ekonomik, politik ilişkilerden bağımsız olmayan gelişimleri ve endüstriyel futbolun çarkında nasıl yer aldıklarıyla ilgili.

 

Ferguson emekli olduktan sonra Manchester United’ın durumu da Manchester City, Chelsea veya Liverpool’dan farklı olmayacak. Bugün Manchester United’ın Manchester City gibi olmamasının sebebi, Ferguson’un yıllarını vererek inşa ettiği oyun felsefesinden başka bir şey değil ve kulübü de endüstriyel futbolun çarkında tepede tutan da bundan başkası değil.

 

http://twitter.com/osmanbulugil