"O’nu marke etmek hayatta yaptığım en belalı iş oldu.
Maç bittiğinde 500 dakika sahada kaldığımı zannettim"
Cesar Gomez
Son dönemin makine golcüsü Cristiano Ronaldo, futbolu istatistikten kuranlar adında gelecekteki yerini ayırtmış olsa gerek. Gün geçtikçe kaybettiği futbolun estetiğini sadece Manchester United'daki ilk yıllarında bulabiliyoruz... Cristiano Ronaldo, şimdilerde fazlaca pompalanan imajıyla genç futbolcu adaylarının fenomeni haline getiriliyor...Bu yazıda oyunsuzluğu oranında şişirilen Cristiano'dan değil, futbolun estetiğiyle donanmış Ronaldo'dan bahsedeceğiz.
Ronaldo Luis Nazario Lima… 1976 Rio de Janerio doğumlu. Dünya futboluna Brezilya’nın en büyük armağanlarından biri Ronaldo. Dünya Kupası'nda Brezilya'yı izleyen on ya da on dört yaşındaki bir taraftar için belki de tarihteki oyuculardan biriyken, bir üst yaş grubundan itibaren Almanya maçını izlerken neredesiniz dedikleri ilk oyuncuydu Ronaldo.... Aslında Brezilya'nın geldiği nokta Neymar'ın Ronaldo gibi olabileceği tartışması falan değil. Neymar'ın sakatlandığındaki yüz ifadelerinde saklı olan futbollarındaki umutsuzluktu... Çok erken yaşlarda Avrupa'ya giden yetenekleri orada Avrupa Liglerinin antrenmanlarıyla, oyun algısıyla Brezilyalı futbolcu olamadan yeteneğini sınırlandıran ama sahada basmadık yer bırakmayan birer makineye dönüşüyorlar artık... Brezilya ulusal takımında onları oynatmak demenin bir İtalyan ya da İngiliz oyuncuyu oynatmakla eşdeğer olduğunun umutsuzluğu....
Ronaldo ve 2002 Brezilya takımı oyuncuları bu açıdan farklıydılar, temel eğitimleri Brezilyadaydı ve bu fark da onları başka futbolcu yapan etkenlerden biriydi... Artık kendini futbolcu olarak bile göremeyen (!) Pele'ye, benden daha iyi dedirtmeye yakın olan Ronaldo'nun sakatlıkları ciddi sekte vurdu oyununa.... Eğer Ronaldo sakatlanmasaydı diye başlasak futbol tarihini yeniden yazmamız gerekebilir....
Bugün teknik kapasiteleri ile öne çıkan birçok futbolcudan çok daha fazla tekniğe sahip olan Ronaldo, en net tabiriyle gölü yaratabilen bir oyuncu. Son yıllarda Avrupa’da birçok forvet hız ve top sürme yetenekleri ile öne çıkarken, onlardan Ronaldo’yu ayıran özellikleri hızı kadar çok çabuk hızlanabilmesi, teknik, bitiricilik, dripling, ceza sahasında tek vuruşlardaki soğukkanlılığı onu komple bir santrafora dönüştürüyordu.... Garrincha'nın icat ettiği top tekniğini en mükemmel seviyede oynayan tek oyuncuydu Ronaldo....
Futbolseverler Ronaldo’yu 1994 Dünya Kupası’ndan hatırlayacaklardır. Dünya Kupası’nda henüz 17 yaşındaydı ve “9 Numaralı” brezilya formasına gözünü dikmişti bile. PSV’ye geldiğinde onun ne kadar büyük bir oyuncu olacağını hemen herkes biliyordu ve birçok Avrupa kulübü arasından Barcelona Ronaldo’yu transfer etti.
Barcelona’da bir yıl kaldıktan sonra Inter’e transfer oldu. Inter’de sakatlanıncaya kadar mükemmel bir performans sergiledi. UEFA kupasının kazanılmasında başrol oyuncusuydu ve Lazio ile oynanan finalde maçın adamı seçildi. 1999 Kasımında dizinden ilk sakatlığını geçirdi. Ronaldo’nun vücudu bile bu futbola dayanamamış olsa gerek dizinden sakatlandı ve beş aya yakın sahalardan uzak kaldı. İyileştikten sonra Lazio maçının altıncı dakikasında tekrar sakatlandı ve bu sefer iki buçuk yıl yeşil sahalardan uzak kaldı. Bu iki büyük sakatlığın üçüncü halkasını da 2008’in ilk aylarında yaşadığı sakatlık eklendi. Bu sakatlık da onu 9 ay civarı futboldan uzak kalmasına neden oldu. İyileştikten sonra ülkesinde futbolunun son demlerini yaşadı ve 2011’de futbola veda etti.
Sakatlıklarla dolu bir futbol hayatının sonbaharında Ronaldo’nun ülkesine dönmesi ve yine yeteneğini (eskisi gibi olmasa da) sergilemesini buruk bir şekilde izledik. Sakatlıktan önceki Ronaldo’yu izleyenler, onun futbolunu arayacaklar izledikleri maçlarda ve çok kez onsuz futbolun ne zevksiz olduğunu görecekler… Yazımızı bitirirken sözü Cruyff’a bırakalım:
“Ona bir top ve bir metrekare çim verin, size neden dünyanın en iyi futbolcusu olduğunu göstersin”.