Avrupa Süper Ligi hakkında sonuç nereye varırsa varsın, iki cephe hemen beliriverdi:

*Bilmem ne kuşağı şunu istiyor, akışa uyum sağlanmalı argümanıyla ortaya çıkan piyasa dili;

*Bir ihtimal daha var diyen ve aynı masada olsa da masadaki direniş mihenklerini yaşatmaya çalışan Romantik cephe.

İlk cepheye ithafen H. Lefebvre'ye kulak vererek açıklamaya çalışalım:

“ Gereksinim bir boşluğa, fakat iyi tanımlanmış bir boşluğa, sınırları belirlenmiş bir çukura benzer. Bu boşluk tüketim ve tüketici tarafından kapatılır, doldurulur. Doygunluk budur. Tatmin edilir edilmez, tüketici, doygunluğa yol açan aynı düzeneklerce yeniden tahrik edilir. Yeniden verimli hale gelmesi için gereksinim, öncekinin biraz farklı biçimiyle yeniden uyarılır".(1)

Eğer ilk cepheden konuşacaksak düzlemimizi buradan inşa etmeliyiz. Her hafta Barca-Real-Manu izlemek istemez misiniz diyenlere ithafen en azından. Sömürü ilişkilerinin yeniden kurulmasının piyasa diliyle anlatılması karşımızda olan.

Her şeyden önce futbolda nitelik farkı ne olursa olsun, nicel eşitlik var gibi düşünülür sahaya her takım 11'er kişi çıktığı için. Mesela Premier Lig' de Lig Kupası maçı oynayan 5.Lig takımı arasındaki sayısal eşitlikle başladığını düşündüğümüz maçta, asıl olan eşitliğin olmadığıdır. Çünkü antrenman, beslenme, profesyonellik (!) gibi birçok faktör maçı başlarken eşit kılmaz. Fakat esas mesele de sonrasında ortaya çıkıyor: neredeyse hiçbir oyuna katılma” da olmayan “alan yaratma” düzlemini sunuyor ve bu ihtimaller başlangıçtaki gerçekliğin tersyüz edilmesi demek.

 Peki işin Romantik tarafı nerede kalıyor?

Eşitsizlik üzerine kurulu bir oyunda iktidara karşı kazanabilmek olasılığında mı? Belki.

G.Almeyra'ya kulak verelim: Tecrit futbol sayesinde kırılabilir; Futbol ile sisteme ve iktidara birçok gizli gol atılabilir”

Diğer bir bakış açısıyla da her "oyuna katılma" ve oyunda kalma bir tarafıyla direniş düzlemine eklenmiş birer mihenk taşı mı? Büyük ihtimalle öyle.

Nasıl okursak okuyalım bu oyun bir 'sınıfsal direniş alanı'dır ve verilen mücadeleyi anlamlandırmamızı buradan kurmamız gerekir. Yoksa tartışma düzlemin bilmem kaç kulübün şu kadar borcu vardı, TV yayını şöyleydi vb üzerinden okursak Real Madrid başkanıyla aynı argümantasyon içinde buluruz kendimizi. Bu konuda işleyiş zaten aşikar durumda ve nitelemek adına T.W.Adorno'dan yapacağımız alıntı anlamlı olsa gerek:

"İleri kapitalizmde eğlence işin bir uzantısıdır. Makineleşmiş iş sürecinden kaçmayı arzulayanlar, iş hayatına yeniden tahammül edebilmek için eğlence arayışındadır. Spor makinelerin kendisinden alıp götürdüğü fonksiyonları insanoğluna iade eder ama ne yazık ki onu yeniden aynı makinenin hizmetine sokup insafsızca disipline etmek için."

Futbol endüstrisinin futbolda yeteneği makineleştirmesi süreci ve biraz da farklı yeteneği olan "wonderkid" leri nerdeyse anne karnında keşfedip bünyesine alma süreci.

 Bu iki süreç zaten tekelleşmeyi daha da artıyor. Scouting- Menejerlik – performans üçgeninde Robotlaşan oyuncuların didişmesine dönüşen futbolun devamının ne olacağıyla ilgili aslında şimdiki tartışmalar….

Söyle bir eklemeyle bitirelim: Bir ihtimal daha var... O da futbolu tarih öncesinden kurtarmak mı dersin.....

_____________________________

(1) " Lefebvre, Henri. 1996. Modern Dünyada Gündelik Hayat. çev: Işın Gürbüz. Metis yayınları. İstanbul. sf:83-84