Αγαπητή Σοφία, η μητέρα μας άφησε ορφανά. Μπορείτε να κοιμηθείτε ειρηνικά.

Lefter (Mehmet dedem), büyükbaba Konstantin'in Pontos soykırımından kaçarken geride bırakmak zorunda kaldığı ilk çocuğudur. Yunanistan'da tekrar erkek çocuğu olunca, ilk çocuğunun adını yaşatmak için ona da Lefter adı verilir.

İşte o Lefter (Mehmet) dedemin kardeşi Lefter'in eşi sevgili Sofya kalçasını kırdığı için hastanede yatıyordu. Ziyaretine de gitmiştim, biraz silkinse kalkacak kadar iyi gözüküyordu. Ama bugün Sofyacığımın torunu küçük Sofya kötü haberi bana verdi. Sofyacığım bizi yetim bırakarak aramızdan ayrılmış.

Sofyacığımın yaşı yüze yakındı, laf lâfı açıp da mevzu yaş meselesine ne zaman gelse uzun yaşaması hakkında 'demek ki seni görmek içinmiş' derdi .

Ah be Sofyacığım seni çok geç tanıdım ama enerjin tüm hücrelerime kadar nüksetti. Kalbi yüzüne yansıyan insanlardandı, sık sık Türkiye'de kalan Lefter yani dedem Mehmet üzerine konuşurduk. Kayınpederi Konstantin'in , eşi Lefter'in dedemi arayışlarını anlatırken gözleri dolu dolu olurdu. Ben de bilerek konuyu değiştirir tekrar gülümsemesini sağlardım.

Dedemin ailesini bulmak için seneler önce yola koyulduğumda dedemin kardeşi olan Lefter'in yaşadığını zannediyordum. O yüzden Türkiye'de OHAL uygulaması devreye girip de tutuklandığımda tek hayıflandığım şey Lefter’i göremeden yaşamını kaybedeceği korkusuydu, çünkü yaşamış olsa o da yüz yaşına yakın olacaktı. Zaten tutuklanmalara, gözaltılara, işkencelere alışığız. Sıra neferi gibi sıran geldi mi hapishaneye gidersin o kadar ama kim sorsa sırası mi şimdi diyordum. Çünkü yüz yıl önce ailemiz, halkımız, yurdumuz paramparça edilmişti ve bin parçaya ayrılmıştık. Tam yüz yıl sonra ailemizin diğer parçasını bulmaya ramak kalmışken bu tutuklamayı kabul edemiyordum.

Neyse içeride iken dünya güneşin etrafında bir tur attı, ikinci tura hazırlanıyordu ki mahkeme heyetinin değişmesiyle birlikte ben de tahliye edildim. Baktım tekrar tutuklanmam söz konusu, yarım kalan yüzleşmeyi hapishaneye yeğledim. Küçük bir Meriç macerası ile Yunanistan'a geçtim. Bir süre mültecilik başvuruları ve Pontos panelleri, toplantıları araya girdi, onları da halledince heyecanla arayışa kaldığım yerden devam ettim. Drama'nın Lefkoya köyünde akrabalarımı buldum. Lefkoya Pontos’ta bulunan köyümüz gibi yine dağların yamacındaydı, Bulgaristan sınırına da birkaç yüz metre uzaklıkta bir yerdi.

Neyse gel derken, git derken asıl akrabamız Almanya’da yaşıyordu, oradan geldi. Ve köyde onun yaşadığı eve gittiğimizde kız kardeşi ve Sofyacığım ile karşılaştım. Daha ilk gördüğümde, bana içten sarılmasında ona içim kaynamıştı. Sanki o yaşına kadar taşıdığı sırlardan kurtulmak ister gibi, fırsat buldukça geçmişten, kayınpederi benim büyük büyük babam Konstantin'den, eşi Lefter'den ve dedem Mehmet'den (Lefter ) konuşurduk. Hep durup durup Sofyacığım Konstantin dedenin Pontos'ta, Bafra'da kalan ilk çocuğu olan Lefter'i aradığını ve bunun için çok ağladığını anlatırdı.

Belki Lefter dedeyi göremedim çünkü ben oraya gelmeden seneler önce yaşamını yitirmişti ama adeta ölüme ayak direyip beni beklemiş dünyalar güzeli Sofyacığım ile tanıştım. Her fırsatta yanına gitmeye çalıştım, kalça kırılmasından dolayı hastaneye yattığında da koşa koşa yanına gittim. O narin ellerini son kez o hastanede tuttum. Ben yanına ulaştığımda sanki tüm ağrılarından arınmış gibiydi. Hastanede değil de evindeki yatağında uzanmış da bizi ağırlıyor gibiydi. Sofya ile beraber kızı Anastasi'ye takıldık, güldük, konuştuk. Demek ki sonsuz bir uykuya hazırlık yapıyormuş, biz oradan ayrılırken aramıza döneceğini düşünürken başta dediğim gibi, güzel Sofya bizi yetim bırakıp gitti.

Şimdi eşi Lefter ile aynı mezarı paylaşacak, belki de onu ilk gördüğünde kardeşi Lefter'i bulduklarını anlatacak, hatta Lefter'in evlenip çocuk yaptığını ve erkek çocuklarından Yavuz'un oğlu Yannis Vasilis ile tanıştığını söyleyecek. En önemlisi de artık kardeşinin yetim olmadığını ailesine kavuştuğunu anlatacak . Artık sonsuz uykumuza huzurla yatabiliriz diyecek.

Umarım büyük baba Konstantin'i de bulup onun da ızdırabını sonlandırırsınız. Büyuk baba Konstantin ağlamasın artık, oğlu Lefter sahipsiz değil, bilsin ki onun da sonsuz uykusuna eşlik edecek bir mezarı var.

Sofyacığım seni hep o gülen yüzünle hatırlayacağım, devrin daim olsun. Huzur içerisinde uyu.

Ne diyeyim bize, ailemize, halkımıza tüm bu acıları yaşatanlar gün yüzü görmesin emi…