“Kan dökmek değil, gözyaşı kurutmak yetenektir”
George Gordon BYRON

Dünya Barış Günü, ülkemizde 1 Eylül, Dünya’da 21 Eylül günlerinde kutlanmakta. Dünya’da, bölgemizde, ülkemizde dumanları tüten yoğun bir ateş çemberi içinde, Dünya Barış Günü kutlamaya çalışacağız

İnsanlık savaşsız, barış içinde yaşanılacak bir Dünya kurmayı başaramamış durumda. Bunu başaramadığı sürece, insana özgü duyguları, insan hak ve özgürlüklerini yaşama olanağı bulamayacak.

Savaşların kazananı yoktur

Savaşların kazananı olmamasına karşın, savaş olgusundan zarar görenler çok olur.

Savaşlar egemenlik kurma, çıkarlar elde etme amacıyla yapılır.

Savaşa katılan iki ya da daha çok taraftan her biri az ya da çok zarar görür. Savaşın verildiği toprakların tüm canlıları, savaşlardan zarar görürler. Her savaşta, her zaman kadınlar, yaşlılar, çocuklar, hayvanlar ve doğal yaşam savaşlardan en çok zarar gören taraf olmaktadır.

Savaşlarla, insanlar dışında yeryüzünün doğal çeşitliliği ve doğal yapısı bozulur. Günümüze kadar yaşanan savaşlarda ölen insan, hayvan sayısı ya da yıkıma uğrayan doğal alanlar bilinememekte.

İnsanlık savaşlarla, uygarlık (medeniyet) adını verdiği birçok tarihi yapıyı da savaşlar sırasında yok etmiş ve gelecek kuşakların bilgi sahibi olabileceği birçok değeri de ortadan kaldırmış olurlar.

Savaşlardan en çok etkilenen, tüm bu siyasal sorunlardan, çıkarlardan uzak yaşamakta olan canlılardır. Savaşın en çok zarar görenleri her zaman kadınlar, çocuklar, yaşlılar, hayvanlar ve doğa olur. Savaşlardan en çok zarar görenler, çıkaranlar, savaşlardan yarar sağlayanlar değil, bunlardan uzaklarda yaşayanlar olurlar.

Savaşların gerçek bilgileri yok

Her alanda yaşanan bilgi kirliliğinin savaş gerçeğini ortaya koyma konusunda da boy gösterdiği görülmekte.

İnsanlık tarihinde yaşanan savaşların insanlığa verdiği zararlarla ilgili gerçek bilgiler yok. Sözgelimi, 1. Ve 2 Paylaşım (Dünya) Savaşları’nda yaklaşık 60 milyon insan öldüğü bilinmekte. Bu iki savaşta ölen insan sayısıyla ilgili bir veri. Bu savaşlarda ne kadar kadına, çocuğa cinsel saldırıda bulunulduğu, ne kadar hamile kadının düşük yaptığı, ne kadar insanın ruhsal durumunun bozulduğu, ne kadar insanın kolsuz, bacaksız kaldığı, denizlerin ne ölçüde kirlendiği, ne kadar balık öldüğü, doğanın ne ölçüde kirletildiği, ne kadar hayvanın yok olduğu gibi bilgiler bulunmamakta. Bu konularda usa vurarak bazı öngörülerde bulunulsa da gerçek sayılara ulaşma olanağı yok.

Suçlu he zaman “öteki, kaşı taraf” (!)

Savaşları çıkaranlar, hiçbir zaman savaşı biz çıkardık demez. Savaşı biz istedik diyen taraf görülmez. Herkes barış istediğini, barıştan yana olduğunu ileri sürer. Savaşların kime yarar sağladığı anlaşılınca gerçek ortaya çıkar.

Kendi çıkarları için başkalarının ölmesine neden olanlar, göz yumanlar bağışlanmaması gereken insansılardır. İnsanlık barış içinde yaşamanın erdemini anlayıp çıkarları için savaş çıkaranları dışlamayı başarmadan, insanca yaşama olanağını yakalayamayacak.

Barışı istemeyen, gözlerini barış içinde yaşamaya doğru çevirmeyenlerin, hiçbir zaman savaşsız bir dünyada yaşayamayacakları açık. İnsanlık bu gerçeği bilincine yerleştirmek zorunda.

Ülkelerinde, bölgelerinde savaşlarla burun buruna yaşayan geniş halk yığınları, savaşların hiçbir biçimde kendi çıkarlarına yarar sağlamadığını bilmeliler. Başkalarının çıkarlarını sağlamaya araç olmamak için, savaşlara karşı çıkmanın bir insanlık görevi olduğu anlaşılmalı.

Bu alanda çalışan sivil toplum örgütleri, halk önderleri, yazarlar, çizerler bu bilincin taşıyıcıları olamaya çalışmalılar.