Son birkaç yıldır ne kadar restorasyon haberi duyuyoruz değil mi? Sanki Türkiye Cumhuriyeti yeni yeni değerlerini keşfetmeye başladı ve restorasyonların ardı arkası kesilmiyor. Silivri’deki Ermeni kilisesi, Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi olan Diyarbakır Surp Giragos Ermeni Kilisesi, geçtiğimiz yıl ibadete açılan Akhtamar Adası’ndaki Surp Haç Kilisesi. Sümela Manastırı, Bursa’daki Ermeni evleri, Ankara’daki evler, son olarak da Ordu’daki Ermeni ve Rum evleri, Çanakkale’de Ermeni kilisesi ve okulu şu anda üniversite bünyesinde sahne olarak kullanılıyor.

Demokrathaber’de gördüğüm bir haber de bu minvaldeki devamlılığı gösteriyor. Ordu’daki Ermeni ve Rum evleri restorasyonu başlamış. Halk tepkili. Belli ki bazı kesimlerde hoşnutsuzluk yaratmış.

Ordu’ya son ziyaretim iki ya da üç yıl önceydi. Bir Ermeni aile var. O da ÖDP bölge temsilcisi idi o zaman. Dediklerine göre bir doktor ailesi de var Ordu’da. Kendilerini çok göstermek istemeseler de hala Ermeni isimleriyle Hıristiyan olarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Biri doktor diğeri hemşire iki kişilik ufak bir çekirdek aile ile çarşıda demir işleri yapan bir dededen ibaret Ordu’daki Ermeni cemaati.

Zaten kilise de şu anda içerisinde koca bir Türk bayrağı olan “kültür” merkezi olarak kullanılıyor. Neyse ki korunmuş. Beyaz badana ile tüm duvarları kapatılmış olsa da kilise yerinde duruyor şükür.

Ordu’nun görünmeyen milliyetçi bir damarı da vardır aslında. Ama o damar Ordu’luları bölgedeki solcularla aynı masada yemek yemekten sohbet edip siyaset yapmaktan alıkoymaz. Bu yüzden sevmişimdir hep Ordu’yu. Bir de Karadeniz Sahil yolunun Ordu’nun sahilini mahvetmesine izin vermemek için topladıkları imza kampanyası için seviyorum Ordu’yu ve halkını.

Bu haberi gördüğümde Dersim’den yeni geldiğim için aklıma şu geldi hemen.

“Aman en azından restore edecek ev kalmış, en azından” zira çoğu yerde kilise ve manastırlar dışında, ki onlar da içlerini kışın sıcak, yazın serin tuttuğu için çoğu zaman ahır olarak kullanılıyor, pek sivil yapı yok. Mesela Van’da Ermeni mimarisine ait ev bulmanız pek mümkün değil, ya da Diyarbakır’da. Kars’ta biraz var ama belki de bu yüzdendir ki Kars’a da yıllardır bu evleri restore etmesi için bütçe verilmiyor.

Ermenilerin ünlü yazarı Yeğişe Çarents’in evi Kars’ta bir harabe şeklinde günden güne yıkılıyor. Devlet erkânı ise evi görmeyip İnsanlık anıtının yıkımına kafayı takmış durumda. Anıt da yıkıldı ya içleri rahat artık.

Ordu’da evlerin restorasyonuna karşı çıkanlara bir şey diyemiyorum. Ne diyeyim. Devleti böyle olanın kendi de tabi ki değerini bilmeyecek evlerinin… Oysa sivil mimari bu, kilise olsa hadi neyse, diyecek ki kilise istemiyoruz ülkeyi Hıristiyanlaştırmaya çalışıyorlar. Oysa ki sivil mimaride korkacak bir şey yok. Kimseye zararı da yok. Ha şunu düşünüyorsanız başka:

“Evler restore edilip eski hallerine benzediğinde, sahipleri gelip bulabilecekler ve artık buralarda yaşamayan Ermeni ve Rumların evleri geri almaları kolaylaşacak.”

Neyse ben içinize “kötülük tohumları” ekmeyeyim.