Bir ülkede güvenlikle ilgili uygulamalar, o ülkede sistemin niteliğini, hukukun uygulanışıyla ilgili durumu, insan hak ve özgürlüklerinin sınırlarını belirler.

Ülkede güvenlik güçlerinin sayılarının artırılması, yetkilerinin genişletilmesi, ülkenin demokratikleşmeden uzak, baskıcı bir yönetimle yüz yüze olduğunu gösterir.

Baskıcı yönetimlerin en çok korktukları sokak eylemleridir. Basın özgürlüğünün, düşünce özgürlüğünün olmadığı yerlerde, acımasız baskı yönetimlerine karşı en etkili karşı koyma yolu sokak eylemleridir. Sokak eylemleri, isteklerini anlatabilecek başka yollar bulunamadığı zaman başvurulan eylemlerdir. Bu eylemler insan hak ve özgürlükleri kapsamında olan en doğal haklardan biridir. Şiddet kullanılmadığı, insana, eşyaya zarar verilmediği, saldırıda bulunulmadığı sürece demokratik devletlerde karşı konulmayan, doğal karşılanan eylemlerdir. Yurttaşların özgürlüklerini kazanmak için önemli bir araç olan eylemler, yönetenlerin uykularını kaçırır. Kolluk güçleriyle bastırılmaları yoluna gidilir.

“Polis devleti, yöneticilerin halka karşı hiçbir hukuk kuralıyla bağlı olmadığı yönetim biçiminin adıdır. Günümüzde Hukuk Devleti kavramının karşıtı olarak kullanılan terimin tarihsel kaynağı, mülk devlet kuramından sonra Orta Çağ'da ortaya çıkan polis devleti kuramıdır”. (1)

Halkına karşı hiçbir sorumluluk üstlenmemek için, kendilerince yasal düzenlemeler yapanlar, halklarını değil kendilerini düşünürler.

“Bir ülkede polis ve yardımcı kolluk güçlerinin, ülke nüfusuna oranının hızla artması, o ülkede yönetimin otoriterleşmesinin, güvenlik devleti görünümü altında polis devletinin kurulmasının şaşmaz göstergelerinden biridir. Bunun bir ileri aşaması, doğrudan siyasal amaçlı kolluk kuvveti kurmak ve geliştirmektir. Genellikle gizli servis kılıfı altında yürütülen siyasal polisin yaygınlaşması, mahkemelerde istihbarat örgütünün fezlekelerinin tartışılmaz delil olarak kullanılması, o ülkenin totalitarizm sularında yüzmeye başladığını gösterir. Artık zihniyet polisi, ahlak polisi, siyasal denetim polisi, hayatın çeşitli alanlarında gözetim, denetleme ve “önleyici müdahale” yetkilerini kullanıyordur”(2)

Türkiye Cumhuriyeti’nin hızla böyle bir açmaza sürüklendiği görülmekte.

Hukuka uygun davranıyor gözükmek için kendi çıkardıkları, kendi yararlarını koruyacak yasaları bile çoğu zaman tanımayan uygulamalar yapanların, kendi baskıcı yönetimlerini korumaktan başka kaygıları olmaz.

Gerçek “polis Devleti” ile “”Uyduruk Yasalarla İşleyen Polis Devleti” arasında özde bir fark bulunmaz.

Polis devletine doğru gidişle ilgili şu gelişmeler çarpıcı biçimde gerçek amaçları ortaya koymakta:

“ * 2 Ocak 2020; Ankara'da düzenlenen Şehir ve Güvenlik Sempozyumu'nda konuşan Erdoğan “Artık şehirlerimizin dış güvenliğini surlar ve hendeklerle koruyamayacağımız, içerideki düzeni de sadece kolluk gücüyle sağlayamayacağımız bir yere gelmiş durumdayız” dedi.

* 22 Ocak 2020; Yeni Bekçilik kanun teklifi meclise sunuldu. Pandemi arası sonrası 11 Haziran 2020’de meclisin ilk çıkardığı yasa bu oldu. Bekçilere, bazıları polis de bile olmayan geniş yeni yetkiler verildi.

* Son 13 yılda ülke nüfusu yüzde 20 artarken (70 milyondan 84 milyona), polis sayısı yüzde 60 oranında (187 binden 323 bine) arttı.

* AB ülkelerindeki genel kolluk sayısı son 10 yıl içinde yüzde 3.4 azalarak toplamı 1.6 milyona indi. Türkiye’de ise bu sürede sayı yüzde 36 oranında artarak 530 bine ulaştı. Bizde kişi başına düşen polis sayısı AB ortalamasının yaklaşık iki katı oldu”. (3)

Türkiye Cumhuriyeti, AB’nin gittiği yolun tersine doğru sürüklenmekte. Polis sayısı AB’de azaltılmakta, Türkiye Cumhuriyeti’nde artırılmakta. Bekçilik gibi yeni güvenlik güçleri oluşturulmuş durumda. Bunlar yeterli görülmüyor olmalı, halkı da silahlandırıp birbirlerini kırdırmanın kanalları açılmış bulunmakta. Ülke halkından korkmak, yandaşlara yönetime karşı olanları kırdırmak bu topraklara acıdan, gözyaşlarında başka getireceği bir katkı olmaz.

Bu düzenlemeleri okuyup nelere yol açabileceklerine anlayabilen insanların ürpermemesinin olanağı yok. Sokak çatışmalarını önleme amacıyla getirildiği belirtilen önlemlerin, sokak çatışmalarını ateşleyeceğinden olasılığı yüksek.

“OECD raporuna göre 2016’da Türkiye’de bin kişi başına düşen doktor ortalaması 1,8 oldu. 2018’de 185 kişiye 1 polis ve jandarma”(4) düşüyordu. Polis sayısına, bekçiler de eklendi. Şimdi oran aradaki açıklığı daha da artırdı. Yurttaşın sağlığıyla devletin güvenliğine verilen önem net olarak ortaya çıkmakta.

Son 13 yılda ülke nüfusu yüzde 20 artarken polis sayısı yüzde 60 oranında artırmak, gidişin yönünü ortaya koymakta.

Bu yapıyla AB’ye girilemez.

---------------------------------------------------------------------

(1) Vikipedi Özgür Ansiklopedi

(2) İnsel, Ahmet, Türkiye cumhurreisliği polis devleti, Cumhuriyet Gazetesi, 26.08.2017

(3) Fidan, Yusuf, Polisin, TSK’nın uçağını, tankını, topunu kullanması ne anlama geliyor, Odatv  İnternet Sitesi, 15.01.2021

(4) T24.cm.tr Bağımsız İnternet Gazetesi, Türkiye'de 211 kişiye 1 polis düşüyor,  13.12.2019