Geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesi’nde harikulade bir vodvil oynandı.

Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu’nun canı birden Şemdinli Dağları’nda piknik yapmak istedi.

Ah niye? Niye geldi birden akıllara bu en ücra şehrimiz? Çünkü BDP Milletvekili Selahattin Demirtaş “Şemdinli dolaylarında 400 kilometrelik bir alan PKK kontrolünde” dedi.

Bu korkunç iddia karşısında kimse ne diyeceğini bilemedi bir süre. Giderek artan sessizlik, kötü şairlerin metaforuyla “kulakları delmeye” başlayınca akıllarına bu olağanüstü “müsamere” geldi. Dağda piknik masası açıp, üzerine beyaz örtü ve plastik çiçek koyup “Türkiye Türklerindir” fotoğrafı çekmek.

***


Peki nasıl bir Türkiye imiş bu “sahip”?

Kompozisyonumuzdaki ögeler çok önemli: Çay değil kahve! Gazete değil ipad! Dahası mangal ve duman da yok. Olsaydı en fazla zaaarif bir sandviç olurdu ama o BİLE yok!

Yani: Çay yerine kahve içen, acıkmayan, beyaz gömlekli, rahat oturuşu küstahlığa varan, überfit ve über batılı beyaz Türk. Bir kadeh kırmızı şarap da olabilirmiş masada..

Peki plastik çiçekler? Arkadaşlarla çok tartıştık ama hah şudur dediğimiz bir cevap bulamadık.

O da herhalde nerelerde okursak okuyalım alyans, pardon egemenlik söz konusu olunca içimizden fırlayan Kezbanlığı temsil ediyor. (A. Hakan’a bize bu eğretilemeyi kazandırdığı için teşekkür ederiz. Aslında yine metafor demiştim, word programının çok bilmiş düzeltmeni “yabancı dil kökenli metafor yerine mecaz veya eğretileme kullanabilirsiniz” dedi, ben de öyle yaptım..)

Mangal ve çay olmayan bir Türkiye Türklerindir fotoğraf kompozisyonu ne kadar inandırıcıysa işte Hürriyet gazetesi de o kadar inandırıcıdır.

***


Bilmesek, mesela yaz tatilini Pülümür’de geçiren bir New York Times muhabiri falan olsam ve bu fotoğrafı görüp, altında yazılanları okusam “vay be adamlara bak! Nasıl da ironik bir haber yapmışlar” derdim..

Her şeyle dalga geçmişler derdim. Altındaki yazıda “hiç bir yere gidemedik, bizi bir yere salmadılar, öyle lök gibi kalakaldık” diyorlar ve inadına gidip bu fotoyu çekiyorlar. Dağda iPad esprisine hele bayılırdım. Zira denilene göre şehir merkezinde bile internet bir var bir yok... Dağda nasıl olacak? John Steinbeck’in “elektrik olmayan evde elektrikli süpürgesiyle ağzıyla vuuuu yaparak evini temizleyen karakteri”ne nasıl da güzel gönderme yapmışlar derim.

Fakat hani “şaka ise komik değil, gerçek ise çok komik” diye bir laf var ya... Durum bu: Samimiler...

O fotoğrafı hakikaten egemenlik gösterisi olarak yapmışlar. Üstelik altındaki yazıda “hiç bir yere gidemedik, bütün yollar kapalı” demelerine rağmen.

Neden zahmet ettiniz ki? Bizim buradaki Aydos Dağı’da işinizi görürdü.

Sebati Karakurt da gitar çalan gerilla, Kandil Dağı kampı, ateş etrafında dans eden PKK’lı “günah haberinin” keferesini böyle ödüyorsun herhalde...

***


Dezenformasyon Daire Başkanı Enis Berberoğlu şimdi nasıl bir kompozisyon düşünüyorlar acaba?

Daha üç gün geçmeden, sözüm ona “hayır hayır buraları kontrol altında! Bak ipad’ım, kahvem, plastik çiçeğim ve bol ceviz yemiş pırıl beynim tıkır tıkır çalışıyor!” mecburi Özkök destekli/açıklamalı fotoşovunun ardından?

Nasıl başka sahte bir kurgu fotoğrafla açıklayacaklar acaba şimdi Beytüşşebbap çatışmalarını? 30 ölümü? PKK’lı cenazesi geçerken indirilen Türk bayraklarını? Askeri araca asılan yine PKK’nın bir kolu olan HPG bayraklarını?

Fakat daha da mühimi: Bunu bir savaşa çevirmeyen Türkiye Cumhuriyeti’ni?

***


Merakla bekliyoruz...