Bazı erkeklerin kafası fena halde karışmış durumda.

Bunlardan biri de hiç kuşku yok ki Ahmet Hakan.

Feminizmimi belli ki yüz yıl geriden takip ediyor. Evlenmek istemeyi veya evlenmekten mutluluk duymayı ezik kadın olmakla eş görüyor.

*


Ağız ishaline tutulmuş kayınpederinin zırvalıklarına cevap yetiştirmek yerine sadece alyansını gösteren Meltem Cumbul’a önce “Kezban” dedi. İtiraz edince beni de “küçük Kezban” yaptı. Sonra niye böyle bir şey dediğini açıklamak için etrafındaki bütün kadınların nasıl da modern, nasıl da güçlü, nasıl da evlenme meraklısı olmadığını, nasıl da hayatı erkek tarafından beğenilme çerçevesinden bakmadığını anlattı... (Bkz: Üç buçuk kişiyle dev Türkiye istatistiği)

Aferin evlat! Geç katılmana rağmen süper bir çevre yapmışsın kendine... Bravo! Annen seninle gurur duyuyor olmalı. Fakat acı haber: Etrafındaki kadınlar pek entel, pek dantel, pek özgüvencan olabilirler ama aynı zamanda fena halde yalancılar...

*


Her kadın evlenmek veya yalnız kalmak üzerinde düşünür. Hele de işler biraz ters gitsin daha çok düşünür. Okumuşluk, okumamışlıkla ilgisi yoktur bunun. Sevilmeyi, beğenilmeyi, evlenmeyi zaman zaman kafaya takarsın, zaman zaman takmazsın. Bazısı belli eder, bazısı belli etmez. Bazısı ruh hastasıdır bunu hayatının merkezi haline getirir bazısı “önümüzdeki maçlara bakalım” der, işine gücüne devam eder. 25’inde “yemişim erkekleri” demek daha kolaydır da 40’ında daha zordur... Ama hayatımda bunu hiç dert etmedim demiş kadın ya yalancıdır ya da Angelina Jolie’dir... Ki o da Brad Pitt’ini bulur bulmaz 25 tane çocuğu boşuna yapmadı...

Demek istediğim evlenmek istemekte, evlendikten sonra mutlu olmakta, bunu da göstermekte bir beis yok. Ayıp değil. Geçmiş o “hayat erkeksiz çok daha güzel imza: Brigitte Bardot” tripleri. Devir artık “Kariyer de yaparız, evlilik de (geç kalmamışsak) çocuk da” devri...

*


Etrafındaki kadınların topunun yalan söylediğini söyleme zahmetine katlanmadık. Hadi “hevesini kırmayalım gencin” dedik. Şimdilik yesin bakalım dedik. Bir esprinin canına okudun demedik. “Cevab veremedi” olduk, aldırmadık.

Ama nedendir bilinmez konuya doyamadın. Fol yok yumurta yok bu sefer de “madem o kadar alyans gösterme meraklısısın, git gelinliğinle Zetina dikiş makinesi başında poz ver” dedin.

Hadi bunu da kötü de olsa espri kabul ettik ama sonrası hakikaten fena...

Benim de içinde olduğum bir grup “alyans gösterme meraklısı” bacıyla dernek kuracakmışız, derneğin bildirisinde de “bugüne kadar erkek egemen düzene teslimiyetle suçladığımız Zetina dikiş makinesi gelinlerinden” özür dileyecekmişiz.

Kafa hakikaten çok bulanmış...

*


Zetina dikiş makinesi başında poz vermek benim için utanç değil olsa olsa bir vefa borcu ödemesi olur...

Zira ben kocasının iki kızıyla bir başına bıraktığı bir terzinin kızıyım. Evimizde Zetina değil ama bir Singer vardı. Burada bulunuyorsam Zetina’ların Singer’lerin başında hayatını iki büklüm geçirmiş bir kadının sayesindedir. Okumuşsam, çalışıyorsam, hayatım boyunca bir an bile bir erkeğin parasını yiyeyim de rahat edeyim diye düşünmemişsem, Singer’inin başında sabahlara kadar çalışan mağrur bir kadın sayesindedir. Sandığının tersine o Zetina’lar, o Singer’ler erkek egemen düzene başkaldırmanın, ona rağmen ayakta kalmanın, baş eğmemenin simgeleridir. Bu ülkede yüz binlerce çocuk, terzi annelerinin Zetina’ları, Singer’leri sayesinde karın doyurdu, giyindi, okudu, adam oldu... Meltem Cumbul’u bilmem ama ben, Zetina gelinlerini bırak küçümsemeyi, öpüp başıma koyarım. Esas Zetina’sı, Singer’i başında poz veren kadından korkacaksın... Pırlantasıyla poz verenden değil..

*


Ama belli ki senin “alyans”la şahsi bir meselen var. İnsan aynı zırva konu hakkında birer hafta arayla dört kez niye yazar? Bir alyans göstermeyi niye bu kadar takar kafaya? Niye ille cevap yetiştirilsin ister?

Bir düşün. Zira çok sevimsiz oldun. Benim değil ama Zetina kuşağının kalbini kırdın...