Gözden düştün, gönülden de. Delip geçen oklar arasında dönüp duran bir pırlantaydın, pervane oldun. Ve tercih ettin ve tercih olundun. Ancak sözcüklerle yol buldun. Ne gizemli güzel gonca güllere kondu gönül ve ne çorak sarı donuk topraklara. Hainsin yanımdayken bile uzak olduğun için ve hainsin elimden değil, geminden baktığın için.

Hiç ummadığın bir anda, tam da çenenin altında, bembeyaz bir baş bulmuştun. Onca imkân varken, kibrine yenilip kaybedersen bir yüreği, sarının hiçbir tonu onu geri getiremez. Oysa nasıl da küçük bir serçeye dönüşürdü, sevince. Noktaya odaklandım derin mahzende, sakin ve tekindi aynı hüzünde. Döner dolaşır, gelirdi. Yengecin bir kalbi olsa. Yandan ve yalandan olsa da kalırdı. Akşam akşam kapıma dayanmaz, aklını yitirmiş, sarhoş bir şair gibi.

Şimdi bir kedi bir intikamdır aslında, kadim tekil ilkelerden kalma. Sarar her yanını, göremez olur. Elindeki kıymetler ve biriktirdiğin cevherlerle kendi kıyametini hazırladığında, kule ve kalen başına yıkıldığında, göreceksin ve anlayacaksın. Ne hızlı yükseldin ve ne fena düştün sendelemeden. En alttaydın ve en üstte aynı anda. Nasıl da aldandın aynadaki cazibene...