Borçla yaşayıp, başkalarından aldığı paralarla ayakta durabilen bir ülkenin ”yayılmacı amaçlarla” başka ülkelere saldırması akıl almayacak bir iş.

Libya’da iç çatışmanın taraflarından birisi olarak askerlerimizi ölüme sürükleyip küçümseyici bir dille, ‘Libya’da birkaç şehidimiz var” diyebilmeyi nasıl açıklayabileceğimize akıl erdiremiyoruz.

“Ölenler birkaç kedi”, “Ölenler birkaç köpek”, “Ölenler birkaç tavşan” demeye bile insanın dili varmaz. Bunları söylemek yürekleri sızlatmakta.

Bu sayılar gelecekte yüzler, binlerle açıklanmak zorunda kalınırsa, o zaman nasıl küçümseyici sözcüklerle açıklanabileceğini düşünmek ürkütücü.

Ölenler insan, birkaç armut, birkaç kuş değil. İnsan ölümünün bir adet olmasıyla bin adet olması arasında önemli bir ayrım yok.

Türkiye Suriye ve Libya topraklarına saldırarak sorunlarını çözebilecek mi? Yoksa yeni sorunlarla burun buruna yaşamak zorunda mı kalacak? Bunları zaman gösterecek. Yeni sorunlar yaşayacağı kesin gibi.

“General Halife Hafter, komutasındaki Libya Ulusal Ordusu Sözcüsü Ahmed el-Mismari, Türkiye tarafından başkent Trablus'un 200 kilometre doğusunda bulunan Misrata Limanı üzerinden silah ve askeri araç sevkiyatı yapıldığının saptandığını açıkladı”.(1)

Türkiye bu girişimleriyle tepindikçe batağa saplanan bir konuma sürüklenmekte. Barışçıl, demokratik bir ülke olmaktan hızla uzaklaşmakta.

Bölge ve Dünya barışından koparak uygar ülkeler arasında yer edinme olanağı olamaz. Gelişmiş bir ülkede, bilim ve teknolojide gelişmiş, insan hak ve özgürlüklerini yaşama geçirmiş ülkeler içinde yer alınabilmesi, savaşçı tutumları bir yana bırakıp barış içinde yaşama yollarını aramak gerekmekte. Uygarlığı yakalamış insanlık ailesi içinde yaşamanın ikinci bir yolu yok.

“Türkiye geçen yıl dünyanın en büyük 13. silah ithalatçısıydı. Bu yıl S-400 füzeleri için ödenecek 2 milyar doların Türkiye’yi sıralamada hızla yükselteceği tahmin ediliyor. Bu yıl Türkiye’nin dünyanın en çok silah alan 5 ülkesi arasına gireceğini söyleyenler bile var…

AKP’nin ilk döneminde silah harcamaları hafifçe gerileyerek 12 milyar dolara indi. 2009’da yeniden 13 milyar doları geçti. 2015’te 14.3, 2016’da 16.6, 2017’de 17.8’e yükseldi. 2018’de ise büyük bir artışla 22 milyar dolara çıktı.”(2)

Silaha harcanan her bir fazladan kuruş, eğitime, sağlığa, ulaşıma, kısacası yaşamın her alanına harcanabilecek paradan kesinti yapılması anlamına geliyor.

Silahlanma, sanayiden, mal ve hizmet alım-satımlarından, turizmden, ülkeyi iyi yaşatacak tüm yatırımlardan kopmak demek.

Ne ölçüde silah almaya, üretmeye yöneliyorsa, o ölçüde demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden uzaklaşıyor demek. Ne kadar silaha para yatırıyorsak o kadar komşularımızla, dünya ülkeleriyle sorun yaşamaya başlıyoruz demek. Silahlanma, güçlü ordu kurma, savaş yapma gücünü artırmakta. Günümüzde savaşla çözülecek sorunların giderek yok olmakta. Barış içinde, teknolojik gelişmelerle ayakta durmanın zorunlu olduğu bir çağdayız.

Dünya ülkeleri arasında silah alımları sıralamasının önlerinde olmak, başkalarının ürettiği silahlarla, bir başkalarına kabadayılık yapmak anlamına gelmez mi?

Türkiye Suriye Cumhuriyeti’nin, Libya’nın iç işlerine karışıp savaşarak, gencecik insanlarını buralarda ölüme sürükleyerek gelişemez, büyük ülke olamaz.

-----------------------------------------------

(1) artıgerçek.com.tr İnternet Gazetesi, Libya Ulusal Ordusu: Türkiye Libya'ya silah sevkiyatı yapıyor, 24.02.2020

(2) Soydan, Barış, Barış, Türkiye’nin silah ithalatı: Ambargolar ne kadar etkili olur? T24.com.tr Bağımsız İnternet Gazetesi, 14 Ekim 2019