Başbakan “Özel yetkili mahkemeler” için, neden sonra…

Çizmeyi aştığını, canavara dönüştüğünü, devlet içinde devlet yarattığını, tutuksuz yargılanması gerekenlerin, ister asker ister gazeteci, tutuklu yargılandığını” söyledi, kızarak.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ da, “Normal bir hukuk devletinde bu mahkemelerin olmaması gerekir” dedi.

 

***

 

Peki o zaman…

İki öğrenci (daha); Berna Yılmaz ve ve Ferhat Tüzer özel yetkili mahkemede 8.5’ar yerken ne diyeceğiz?

Başbakan’ın, Yardımcısı’nın bu çocuklar için isyanı da olacak mı?

 

***

 

Başbakan’ın katıldığı “Roman açılımı” toplantısında, bina dışında, “Parasız eğitim istiyoruz!” pankartı açınca onca zaman tutuklu kaldılar!

Başbakan şimdi diyor ki…

Tutuksuz yargılanması gerekenler, tutuklu yargılanıyor!

Özel yetkili mahkemede, bir pankart hemen bir örgüte bağlandı; 8.5 yıla mahkum edildiler.

Başbakan şimdi diyor ki…

Bu mahkemeler canavara dönüştü!

Demokratik hukuk devleti denen yerde; parasız eğitim talebiyle gösteri hakkı, temel hak ve özgürlüklerini kullanmak isterken, hayatlarından yıllar alındı. Beraatlarını isteyen savcı görevden, hem de özel yetkileriyle birlikte kazındı.

Başbakan Yardımcısı şimdi diyor ki…

Normal bir hukuk devletinde bu mahkemelerin olmaması gerekir!

 

***

 

Nasıl bir şey o zaman…

Ya siz iktidar değilsiniz; ya vicdanınız yerinde değildi.

Ya mahkemeleriniz iktidardı; ya muhakemeniz yeterli değildi.

Ya adalet sahte… Ya parti adındaki Adalet!

 

***

 

Başbakan’ın isyanı, MİT Müsteşarı Fidan’ın “örgüt suçu” sanığı yapılmak istenmesiyle başladı.

Özel kanun çıkartıldı.

Şimdi de diyor ki, “Onu değil, beni alın!”

Tamam. Sorumluluğu almak, bürokratını yalnız bırakmamak; kuşatmayı görüp yarmak; hepsi mertlik de olabilir.

Ama pankart açtı, puşi taktı, yan baktı, şarkı söyledi, bilet sattı, bildiri dağıttı, darbe kurbanı andı diye onca gencin içeri tıkılması…

Nice haber, yazı, konuşma, ifade faaliyetinin kafadan “örgüt suçu” sayılması nasıl hukuk, nasıl demokrasi olabilir!

Başbakan diyor ki, Fidan’ı değil, beni alın!

Şimdi çıksa, yüzlerce ana baba da…

Sevdikleri, inandıkları, masumiyetine, yüreğine asla toz kondurmadıkları evlatları için seslense…

Fidanlarımızı değil, bizi alın, diye!

 

***

 

Hukuk, hak, özgürlük ya herkes içindir ya hikâye!

Bugün tutuklu olan kimi ünlü gazeteci ile paşa; “özel yargı, yargısız infaz, uzun tutukluluk, kafadan suçlu saymalar, yetersiz delil” üstüne kitap yazacak durumda belki.

Ama dün…

Cezaevinde hücreleri övüyor…

Direnenleri öyle ya da böyle dövüyor…

Ölüm oruçlarına gülüyor…

Cezaevi katliamlarına yazıyla yataklık, komutayla canavarlık ediyorlardı.

Omuzlarında yıldızlar, iki dudak arası, binlerce alttaki askere yargısız infazla hapis biçiyor; kimini tuttukları gibi sokağa fırlatıyorlardı.

Darbenin özel yetkili hükmünü ve paşaların özel yetkili imtiyazını hukuk sayıyor…

İnsanların hayatıyla, kimliğiyle, inancıyla, fikriyle, kılığıyla, sınıfıyla mağdur edilmesini, mağrur mağrur makul buluyorlardı.

Onlar da adaleti, hukuku, hakkı, hakkaniyeti keşfediyor… Keşfediyorlarsa.

Başbakan da, askerken “Astsubay” sınıfında ezilmeyi, haksızlığı epey tatmış müsteşarı Fidan koparılmak istenince; normal hukuk devletini, canavarı, çizmeyi hatırladı, bağımsız denen yargıya isyan eyledi…

Fakat bu çarkı kimlerin kurduğunu nisyan eyledi!

 

***

 

Hukuk ve adalet şudur:

O Fidan ise, onlar da fidan!

Kimse, kafadan kesilecek, yakılacak odun değil.

 

***

 

Başbakan da duyarsa, tabii ki sorumlusu o değildi; sorumluların da vicdanı biraz sızlarsa…

Bir Fidan daha var alınan.

Tam 18 yıl önce, 6 Haziran 1994’te Diyarbakır Şahlat Köyü’nde üç köylü gözaltına alınmış, biri sonra bırakılmış, Salih Çalık ve Sinan Fidan’dan ise bir daha haber alınmamıştı.

18 yıl sonra, dün, Cumartesi Anneleri, bir anne Kesire Çalık, bir eş Müslime Fidan seslendiler:

Fidanlar’ı aldınız; akıbetlerini bize verin. Hesap verin. Adalet verin!

Bir de öyle alındı ve yok edildi bir Fidan!

 

 

Yuh!

 

Devlet, Kuvvet… 9 yılı dolduran sözleşmeli subay ve astsubayları işten attı.

Onca yıl maaştan OYAK’a kesilir ama 10 yıl dolmadan nema hak etmezsin. Sadece 9 yıllık aidatı verirler; nemanın, mamamın üstüne yatarlar. Asteğmen kesintilerini iç ettikleri gibi.

10’uncu yılda belki 40 bin hak edecek askere sadece 10 bin TL!

Bunlar buna hukuk, piyasa, cumhuriyetçilik, demokrasi filan diyor!

Ben YUH diyeyim!

Parasız eğitim isteyen genç ol, örgütten 8.5 yıl. Örgütlü ve sistemli para yut, büyük adam ol!