İleride çoğalsınlar diye, sonradan adına “Birinci” dünya savaşı denen felaketin ilk günleri; Ağustos 1914.

Büyük Britanya ordusuna alınacak gençlerde boy uzunluğunun en az 1 metre 72 santim olması şarttır.

1 metre 70 hevesli kimi  çocuk bir nevi kederle evine döner.

Eylül geçer, ekim gelir.

Boys’un boyu 1 metre 65 santime indirilir!

O ay 30 bin asker daha ölmüştür.

Asgari boy uzunluğu 1 metre 60 santime iner!

Ölüler arttıkça…

Tabii önce daha uzun boylular ölmüş…

Boylar, yaşlar, tabutlar, hiç olacak kadar küçülmüştür!

 

***

 

Üç yıl boyu, Fransa topraklarında savaş hatları hemen hiç değişmez.

Zaman zaman ittifak ilerler; bazen mihver.

1916’da Almanlar Verdün cephesini delmek ister; Fransız ve İngilizler karşı hücuma geçer. Hesaba göre, birkaç kilometre ileri, geri gidişte 600 bin asker hayatını kaybeder; yaşları, boyları, tabutları küçülen çocuklar birkaç metre için birbirini yüz binler halinde katleder.

Bir gün 800 İngiliz süvarisinin saldırması emredilir; ertesi sabah sadece 88’i kalmıştır.

Temmuz 1916’da İngiliz General Douglas Haig Alman hatlarına saldırı emri verir. Almanlar karşı ateş açar. Hücum eden 110 bin İngiliz askerinden 20 bini öldürülür; 40 bini yaralanır.

Bunlar, iki hat arasında “no man’s land” denen, tarafsız, kimsesiz, zaten ölü bölgede olur.

1 Ocak Temmuz’da ise General Haig mareşal olur!

3’üncü Ypres Savaşı’nda Haig sekiz kez yoğun saldırı emreder.

Gökyüzü deli gibi yağmur, yeryüzü cehennemî çamurdur.

İngilizlerin bataklıktaki fethi 8 kilometreden ibaret kalır…

Boyları kısa, yaşları küçük ve küçük bir tabutu dahi olmayan İngiliz çocukların kaybı ise 400 bini bulur!

(O savaş önce Avrupa’da, yakın tarihte Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Ortadoğu’da hiç bitmeden sürüp gider!

Çünkü artık her yer Birinci Dünya Savaşıdır!)

 

***

 

Parantezden önceki kısmın yer aldığı tarihi yazan Howard Zinn, o savaş patlarken Avrupa’yı terk edip ABD’ye yerleşen bir işçi ailesinde doğar.

Evlerinde kitap bir yana, doğru dürüst eşya bile yoktur.

İşçi ailesi, New York Post’a her cilt için 10 cent ile kupon gönderip onu 20 ciltlik Dickens külliyatıyla tanıştırır.

Ciltlerde işçi çocuklarını, işçi çocukları, sadece savaş meydanlarının değil, barış zamanlarının işyerlerinde askerleştirilen, köleleştirilen, boyları kısaltılmış çocukları bulur.

Savaşla, savaştaki kendisiyle yüzleşmesi, üçüncüsü de olur inşallah diye, “İkinci” denen dünya savaşıyladır.

Savaşa katılır. Bombardıman uçağında görev alır.

Berlin’i de bombalar, Budapeşte’yi de.

Güney Fransa’da, Royan’da napalm bile kullanır!

Yıllar sonra, dayanamaz, Royan’a gider. Yoğun araştırmaya girişir.

Bombardımanda, binden fazla Fransız sivilin, ayrıca bir nevi firar edip savaşın bitmesini bekleyen Alman askerlerin öldürülmesine katıldığını öğrenir.

Savaşın sona ermesine sadece üç hafta kala bombardıman emri gelmiştir.

İhtiras ve kariyer peşindeki komutanlarca!

İki yıl önceki ölümüne kadar; savaşı da böyle anlatır, tarihi de.

Güçlülerin, egemenlerin; çocukların boylarını, yaşlarını, ömürlerini kısaltıp kendi masalarını, kasalarını büyütenlerin ezberlettiği tarihe inat; ezilenlerin, horlananların, ah tabii, bir de uyuyup horlayanların hikâyesini anlatır.

 

***

 

Sizin memleketinizde de “boyları kısaltılmış çocuklar” varsa; “boyunların bükük” oluşunun da hikâyesini anlatmanız gerekir.

Yaşları küçük ölülerin, başları eğik hikâyesini de atlayamazsınız.

Sadece “büyük” efendilerin; çoğalmış tabutların ardında siyasi, askeri, bürokratik veya örgütsel kariyer büyütenlerin ağzından tarih de yazamazsınız, haber de, yazı da!