Bugün doğan bazı çocukların ortalama 104 yaşına sahip olacağı öngörülüyor. Yaşam süresi artıyor, ayrıca coğrafyaya göre süre değişiyor. Bu süreyi etkileyen maddi faktörler var. Refah, toplum yapısı, sağlık hizmetlerinden faydalanma imkânı ve bilinci (ikisi ayrı şey ayrı bir yazı konusu), bireysel ve toplumsal psikoloji, gen mirası ve birçok faktör. 

Evet sadece Avrupa'da değil dünyanın birçok yerinde yaşam süresi artacak. Kesin bir bilgi gibi önümüzde duruyor bu durum. Hatta bir teoriye göre 200 yıl yaşayacak olan çocuk bugün doğmuş olabilir denilmektedir. Bu teorinin sahibi James Vaupel'dir.

Nostalji bir hastalıktır. Hem de aşırı öldürücü bir hastalıktır. Bu hastalık bazen hafif, orta ve ağır şiddette nükseder. Bu hastalığı 1678'de İsviçreli bilim insanları terminolojiye kazandırmış. Nostaljinin kelime anlamı eve dönüş, yuvaya dönüş. Fakat bu dönüş bir kurgu aynı zamanda. İnsan özler. Geçmişi özler ve özlediği geçmiş arzu ettiği, olmasını dilediği geçmiş de olabilir. İşte kurgu olma sebebi bundan.

İsviçre'de paralı asker mesleği vardır. Bugün bile Vatikan'ı İsviçreli paralı askerler korumaktadır. Bu nedenle başka ülkelere çalışmaya (paralı asker olmaya) giden İsviçreliler memleketlerini aşırı özlerler. Allah var, bu İsviçre özlenmeyecek memleket değil yani. Bu özlem davranış bozukluğuna ve dahi ölüme sebep vermekteydi. Bu vakalar askerler arasında çoğalınca Nostalji hastalığı teşhis edildi ve çözüm yolları bulundu. Nostalji bugün kapitalizmin bir tüketim nesnesidir. Hastalık bir tüketim nesnesine dönüştü. Sümerbank basma kumaşının bugün moda olmasının geri planında bu yatıyor.

Alzheimer kısaca unutmak demektir. Beyinde sinir hücrelerinin yavaş yavaş ölmesi sonucu oluşan durumdur. Bu günümüzün en önemli yaşlılık hastalığıdır. Demans adıyla bilinen ve toplumda bunama dediğimiz hastalık bir süreçler toplamıdır. Yani haber vere vere gelir. Hastalığın aşamaları aşırı hissedilir. Bu sebeple tedavisinden öte hastalığı yavaşlatma süreci mümkündür.

İnsan ömrü uzuyor. Bu bir gerçek. Uzun ömrü ciddi tehdit eden hastalık ise Alzheimer'dir. Bu hastalığın gelişim seyri nasıl yavaşlatılabilir? 

Nostalji ile. Yani diğer bir hastalık ile. Geçmişten konuşmak yazmak geçmişe ait nesneler ile uğraşmak bu sebeple değerlidir. Sadece duygularımızı iyileştirmez ayrıca bunamaya da iyi gelir. 

Bu önermedir. Bakalım doğru mu eksik mi ya da yanlış mı hayat gösterecek.

Peki bu önerme toplumsal meselelerde bir işe yarar mı?

Şimdi ona bakalım. 

Türkiye'nin sorunları ana eksen olarak yüzyıldır aynıdır. Demokrasi, adalet, yoksulluk, eğitim, rüşvet, torpil. Ana zemin bu. Zaman değişiyor, toplum değişiyor, politikacılar değişiyor, insanlar değişiyor ama sorunlar değişmiyor. Neden?

Toplumsal hafıza ciddi bir problemdir. Toplumun hafızası yoktur. Unutuyoruz. Unuttuğumuz için meseleleri geçmiş bağlamından kopuk izliyoruz. Geçmişin birikimi ve deneyimi pek etken olmuyor. Oysa geçmişte bu ülke toplumsal muhalefetinin ciddiye alınacak, saygı duyulacak mücadelesi olmuştur. Fakat bu bir aktarım içinde olmadığı için köksüzlük hissine kapılıyoruz. Yenilgi dönemlerinde en ağır geçen süreç Alzheimer olan süreçtir. Yani geçmişle bağı koparmak, unutmak. Bu sebeple hatırlamak gerekir. Ali İsmail Korkmaz Vakfı 2022 yılı için kadın mücadelesi temalı bir ajanda hazırlamış ve ajanda sunu vurguluyor. 

“Umutsuzluğa kapılırsan, bu kalabalığı hatırla.”

Çok değerli bir hatırlatma...

Eğer hatırlarsak, geniş zamanı hatırlarsak bir muhasebe içinde dahi olabiliriz. Daha kişisel bir doğruya, daha toplumsal bir doğruya bakabiliriz. Hatırlamak iyi bir çıkış yoludur. 

Kişisel ve toplumsal hafızada hatırlanacak birçok şey biriktirmiş hayat.

Kimi 15-16 Haziran 1970 işçi direnişini, kimi 1977 1 Mayıs’ını, kimi Hrant Dink’in cenazesini, kimi de Gezi direnişini hatırlayarak umudunu tazeleyebilir. 

Unutmadan biriktirebilirsek bir şeyler daha iyi olur.

Hatırlamak güzeldir… Mesela 1996 1 Mayıs'ını hatırlamak...