Hep bir gün Şivan Perwer’in Türkiye’ye geleceği hayalini kurdum. Bir gün Türkiye’ye gelecekse ilk durağının Diyarbakır olacağı kaçınılmaz olacaktı. İşte o zaman, şartlar ne olursa olsun, gerekirse günler sürecek bir tren yolculuğuna dahi katlanarak o tarihi ana tanıklık etmeye hazırdım.

Hatta bazen onu dinlerken, belki Türkiye’ye gelmesini beklemeye sabredemeyeceğimi, bu yüzden sırf onu dinlemek için Güney Kürdistan veya Avrupa’daki bir konserine gideceğimi bile hayal ettim.

Önce asparagas diye kulak vermediğim haberi, iki gün önce Başbakan Erdoğan grup toplantısında açıklayınca geldi bunlar aklıma. O hayalini kurduğum büyük gün gelip çatmıştı ve Şivan Perwer bu hafta sonu Diyarbakır’a gelecekti. Fakat geliş şekli ve içinde yer alacağı etkinlik o hayalini kurduğum büyük günü, büyük bir hayal kırıklığına bıraktı. Şüphesiz benim gibi milyonlarca Kürt’ü de aynı hayal kırıklığına uğrattı. Şimdi hangi Kürt’e sorsanız inceden bir sitem eder Şivan’a. Peki Kürtler bu sitemlerinde haksızlar mı?

Aslında Şivan Perwer’in Türkiye’ye gelmesi önündeki yasal engellerin çok uzun yıllardır kalktığını hepimiz biliyoruz. Ama o, her defasında şartların müsait olmasını beklediğini belirtiyordu. Şartlardan kastettiği teknik şartlar değildi elbet, Kürt Sorununun çözümüne yönelik somut şartlarla birlikte psikolojik olarak da şartların olgunlaşmasını bekliyordu. Nitekim haklıydı da.

Türkiye’ye dönmek için, Kürdistan’da barışın filizlendiğini ve Kürtlerin her türlü ideolojik çekişmeden uzakta onu kabullendiğini görmek istiyordu. 37 yıl önce kaçarak terk ettiği vatanına geri döndüğünde kısır siyasi söylemlerin ortasında kalmak istemiyordu. Bu anlamda ona hak vermemek de mümkün değildi.

Fakat bunca hasretliğin ve bu söylemlerin ardından, Şivan Perwer’in böylesi bir atmosferde, üstelik Erdoğan’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor olması tam bir hayal kırıklığıdır. Son zamanlarda Kürtleri hayal kırıklığına uğratan bir diğer isim olan Barzani’nin de bu buluşmada yer alıyor olması bu buluşmayı ayrıca sevimsiz kılmıştır Kürtlerin gözünde.

Buluşmanın politik kısmının (Erdoğan-Barzani buluşmasının) elbette ki önemli olduğu ortadadır. Hele ki bu buluşmanın Diyarbakır’da gerçekleşiyor olması ayrıca heyecan uyandırıyor. Şivan gibi dünyaca ünlü bir müzisyenin 37 yıl aradan sonra ülkesine dönüyor olması da başlı başına tarihi bir gündür. Fakat Kürtlerin buradaki haklı sitemi Şivan’ın Türkiye’ye gelmek için o bahsini ettiği şartların oluşmadığına yöneliktir.

Bir tarafta büyük umutlarla başlayan fakat son dönemlerde yerini umutsuzluğa bırakan barış süreci, diğer tarafta Rojava’da yaşanılanlar ve Barzani yönetiminin Rojava’ya yönelik gayri insani uygulamaları… Bunların, kısa vadede günü kurtarmaya, (Kürtleri oyalamaya), uzun vadede ise iflas eden iç ve dış politikaları ile seçim çalışmalarına malzeme bulmaya çalışan Başbakan Erdoğan’ın isteği doğrultusunda yaşandığına da kimsenin itirazı olmaz sanırım. Bu anlamda, ne kadar tarihi ve heyecan verici bir buluşma olsa da, Kürtlerin vicdanlarında yer bulmayan bir buluşmadır bu. Dolayısıyla Kürtlerin, Şivan’a siteminde haklı olduklarını da gösteriyor.

Aslında herkesin gönlünde yattığı üzere, benim de gönlümden geçen, Şivan Perwer’in geçen seneki tarihi Newroz’da Türkiye’ye gelmesiydi. Şivan’in bahsini ettiği şartlar o zaman fazlasıyla vardı. Belki somut olarak bugünkünden farklı bir noktada değildik. Ama hem Kürtlerde hem Türklerde bu sorunun artık çözüleceğine dair umutlar tamdı. Öcalan’ın yapacağı açıklamanın sadece Kürt Sorununa değil, Türkiye’nin demokratikleşmesine de katkı sunacağı yönünde herkes aynı heyecanı paylaşıyordu. Şivan’ın sözünü ettiği psikolojik şartlar da hazırdı. Zira kimsenin kimseye “geçmişte şunu söyledin, şunu yaptın” şeklinde sitem etmeyeceği, herkesin kucaklaşmaya hazır olduğu tarihi bir atmosferdi sözünü ettiğimiz.

Tüm bu etkenlerin yanı sıra, o dönemde bu çağrı devletin yahut hükümetin değil, kendi halkının çağrısı olacaktı. Böylece Şivan da halkının davetine icabet etmiş olacak, bugün maruz kaldığı eleştirilerden uzakta halk onu bağrına basacaktı şüphesiz.

Dediğim gibi, bu benim arzu ettiğim manzaraydı. O zaman böylesi bir davet alıp almadığı, aldıysa neden kabul etmediği veya gerçekleşmediğini bilemem. Fakat şunu çok iyi biliyorum ki, bu atmosferde, Erdoğan’ın davetiyle Diyarbakır’da AKP bayrakları altında şarkılarını söyleyen bir Şivan Perwer manzarası, hiçbir Kürt’ün arzu ettiği bir manzara değildi.

Bir taraftan halen bu manzaranın gerçekleşmeyeceğini ümit ediyorum. Ama eğer bu buluşma kaçınılmazsa, Şivan’ın, halkının ona verdiği değere layık bir sanatçı olduğunu, bir devlet projesi olarak değil, yıllarca şarkılarında seslendirdiği sorunların savunucusu olarak ülkesine döndüğünü göstermesini arzu ediyorum. Ve tabii bir gün onun için kilometrelerce yol gitmek, halkının evlatları içerisinde vereceği büyük bir Diyarbakır konserinde olmak hayalim de hiç bitmesin istiyorum.