Grup Yorum’un konserlerinin yasaklanmaması, adil yargılanma yapılması gibi isteklerle ölüm orucu eylemi girişiminde bulunan İbrahim Gökçek, eyleminin 323. Gününde, 05.05.2020 tarihinde bu eylemini bıraktı. Esenyurt Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Gökçek burada 2 gün sonra yaşamını yitirdi.

İbrahim Gökçek’in kendisini ölüme götürmesini, “Ölüm Oruçları” eylemlerini hiç doğru bulmayanlardan biriyiz.323 gün ölüm orucu sürdürmenin akılcı bir yanını olmadığını düşünenlerdeniz. Ama bu insan böyle bir eylemde bulundu diye, arkasından öfke, kin, nefret duyguları haykırmaya kalkmanın olumlu sayılacak bir yanı olamaz.

Ölüm Oruçları Eylemleri, akılcı, kalıcı sonuçlar alınan bir eylem yöntemi değil kanısındayız.

Bu eylemleri destekleyen kişiler, örgütler hiç zaman yitirmeden tutumlarını sorgulamalılar.

İnsan en üstün değer

Ölümün biçimi, haklılığı, haksızlığı ayrı, ölen insana saygılı davranmak ayrı bir konu. Dinsel, dilsel, cinsel kimliği, soyu ne olursa olsun ölen bir insan. Bir canlı. İnsana değer vermeyen hiçbir düşünce sistemi, insandan daha üstün düşünceler taşıyamaz. Ölen insana saygılı olmak, en büyük erdemlerden biri. İnsana, insanın ölümüne saygı duymayan bir düşünce yapısından insan

İbrahim Gökçek’i Kayseri topraklarına koydurmak istemeyenler, ölüsünü topraktan çıkarıp yakmaya kalkanlar, “Türk’ün yumruğu” gibi ırkçı söylemlerle kin, nefret, ötekileştirme saçanlar, kendi ilkel düşüncelerine ırkçı kimlikleri araç yapmaktan, savunmaya çalıştıkları “Türk kimliğini” yerlerde süründürmekten, ülke insanını bir arada yaşayamaz duruma getirmekten başka bir iş yapamazlar.

Grup Yorum’un gitaristi. Bir sanatçı. Sanatla, müzikle uğraşanlar savaş istemezler, barış isterler. Düşünceleri ne olursa olsun, sanatla uğraşanlara kin, nefret yerine sevgi, saygı gösterilmeli. Toplumun görevi bu olsa gerek.

Ötekileştirmeler yıkım getirir

Yaşanan bu acı olayda İbrahim Gökçek, siyasal düşünceleri, kimliği üzerinden “ötekileştirilmek” istenmiştir. Ötekileştirmelerle bir toplumda insanca yaşanılacak, farklılıklara saygılı davranılarak, insanların birbirlerine insan özüne yaraşır tavırlar içinde yaklaşabilecekleri bir ortam kurulamaz.

Şiddet eylemleri, şiddet dili yalnız ülkemizin değil tüm insanlığın tarih boyu yakasından düşmemiş çok önemli sorunlarından biri.

İki günlük gömütünün üzerinde adının yazıldığı tahta sökülüp atılmış, üzerine konulan çiçekler yok edilmiş. Bunu yapanlar, Türklüğün onurunu mu yükseltiyorlar, ülkeyi bölünmekten mi kurtarıyorlar? Yoksa ülkede ilkel bir algının boy göstermesini ortaya koyup ülkenin daha çok bölünüp parçalanmasına ortam mı hazırlıyorlar? Türklüğü yerin dibine batırıp ülkede insanların bir arada yaşama olanaklarını ortadan kaldırıyorlar.

Ölülere bu denli saygısızlık yapanlar, Türk olsalar ne yararlar, Kürt olsalar neye yararlar. Müslüman olsalar ne olur, Hristiyan olsalar ne olur?

İnsanların ölülerini bile toprakta yatırmamaya çalışan böylesi çığırından çıkmış düşüncelerle, bu çağda değil Ortaçağ koşullarında bile bir arada yaşamak olanaksız.

Irkçılık yarışının sonu savaştır

İbrahim Gökçek Türk değil miydi? Kimse Türk ırkından olmak zorunda da değil. Kimse ülkücülerin düşündükleri gibi düşünmek zorunda değil. İbrahim Gökçek’ler bu ülkede doğup büyümüş, yurttaşlık görevlerini yapmış, ülkenin yönetimine vergi vermiş insanlar.

Hiç kimse soyunu, dilin, dinini, cinsiyetini seçerek doğmuyor.

İnsanın yüreği sızlıyor. Ülkücülerden birisi aynı durumda ölse, ölüsüne bu tür saygısızlıklar yapılsa, insan olanın yine yüreği sızlar.

Kaba güce başvuran, daha çok vuracağını açıklayanlarla ilgi yasal işlem başlatıldığı duyulamadı. Duyulma olasılığı da yok.

Nefret suçu

Ortada işlenen bir nefret suçu var. Bu suçu işleyeceğini açıklayan gerçek kişiler var.

İnsan hak ve özgürlüklerinin yaşama geçebildiği, demokratik yöntemlerin filizlenebildiği toplumlarda, nefret suçları en ağır suçlar arasında bulunmakta. Böyle olmazsa toplumda boy atan, nefreti, kini. Öfkeyi, ötekileştirmeleri söndürme olanağı olamaz.

Şiddet devlet geleneği

Şiddeti besleyen büyüten ulus devletlerdir. Ulus devletlerin gizli ya da açık olak karışmadıkları, bir biçimde destek vermedikleri şiddet olaylarını başarılı olma olanağı yoktur.

Şiddet düşüncesinin arkasında, şiddet tekelini elinde bulunduran devlet var. Devletin koruması, kollaması, bu kişilere cezasızlık uygulamaları olmasa, bu insanlar arkalarını birilerine, bir güce dayamamış oksalar böyle konuşamazlar. Bu tür eylemler içine giremezler. Şiddet uygulayanlar korunup gözetilmemiş olsalar, kimse bu tür zorbalıklara kalkışamaz. Devletin kendilerini koruduğunu, koruyacağını bilmeyen birilerinin ortaya çıkıp meydan okumalarının olanağı yoktur.

Kayseri’de yaşanan tatsız olay, insanları, ülkeyi baskı kurarak, güç kullanarak, zorbalıkla, şiddet yöntemleriyle yönetmek isteyen düşünce sisteminin özel bir kişiye, alana yansıması, bu düşüncelerin toplumda karşılık bulmakta oluşunun göstergesi.

İbrahim Gökçek’in ölüsünü, gömütünü polis bekleyecek değil. Bekleyecek olan bu toprakların ortak vicdanı.