2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas katliamı yarın yargının gündeminden çıkacak. HSYK Başkanvekili İbrahim Okur’un sözleriyle: “Sivas davasında sorun, geç gelen adalet ve zamanında yakalamayan kolluk güçlerinden kaynaklanıyor.”
Poşuyla gezeni, pankart açanı, konser bileti satanı terörist diye suçlayabilen yargı, Sivas davasında örgütlü terör suçu bulamadı.
Memleketin emniyeti, idamla yargılanan bir sanığı, yarısı bu hükümet zamanında olmak üzere neredeyse yirmi senedir yakalayamadı.
Yakalayamadıklarından biri Sivas’ta evinde öldü. Bilmem evi karakola kaç metreydi.
Yakalayamadıklarından biri Madımak yanıp, şairler, halk ozanları öldürüldükten 14 gün sonra Sivas Kangal’da evlendi.
Başka bir firari sanık İhsan Çakmak ise idamla yargılandığı ve arandığı halde evlendi, askere gitti, çocuğunu nüfusa kaydettirdi, ehliyet aldı.
Yarından sonra İhsan Çakmak hakkında dava düşecek. Kim bilir belki televizyonda bir tartışma programına katılacak, belki bir basın açıklaması yapacak ya da bir yetenek yarışmasında karşımıza yarı-ünlü bir yarışmacı olarak çıkacak.
Sivas katliamında sorumsuzluk ve umursamazlık o kadar yaygın ve genel ki yargının ve kolluk kuvvetlerinin bu halinin sorumlusunu tespit etmek akla gelmiyor bile. Sorumluluk anonimleşiyor. Bu sistem, Sivas katliamı yaşanmamış gibi hayatımıza devam etmemizi istiyor.
Sivas davası, bazı faillerin mahkûm edilmesine rağmen aydınlanmamıştır.
Bu kanıya varmanın gerekçesi ise sadece yarın zamanaşımı sebebiyle kurtulacak kaçak birkaç kişi değildir. Bu sadece yargı ve kolluk güçlerinin Sivas katliamını ciddiye almadığının ve üzerini kapatmaya gayret ettiğinin bir işareti.
Sivas katliamı aydınlatılamadı. Bu yüzden de siyasi tartışmalara meze olmaktan kurtulamayacak. Bir gün Madımak’ı PKK yaktı diye manşetler çıkacak, ertesi gün Sivas’ın katili Ergenekon diye. İşin sorumluluğu hayaletlere ve isimsiz kötülere yüklenecek. Bazen PKK, bazen Ergenekon, bazen de siyasal İslamcı kitleler suçlanacak. Ancak hiçbiri için somut deliller ortaya konmayacak ve Sivas kendisini boğan dumanın altında yavaş yavaş gözden yitecek.
Maddi gerçeğe ulaşamayan bu dava, Sivas’ın unutulmasına ve ancak araçsallaştırılması gerektiği zaman hatırlanmasına giden bir yolu döşemiştir.
Sivas katliamının perde arkasını ortaya çıkartmak için zamanaşımını kaldırmak bir yoldu. AKP bu yöndeki bir teklifi reddetti. Başka bir yol, bir araştırma komisyonu kurmak; AKP’nin siyasi cinayetlere ilişkin araştırma komisyonu tekliflerini sistematik olarak reddettiği ortada.
Yani Sivas katliamına yargı derman olamadı. Yasama derman olamadı.
Yürütme ancak Madımak müzesine katillerin de adını yazıp, insanların boğulup öldüğü odaları çocuk yuvası yaptı.
Yasama, yürütme, yargı Sivas söz konusu olunca kuvvetler birliği ilkesini benimsedi.
Yarın 13 Mart. Sivas davası su alan ağır ve eski bir gemi gibi gözümüzün önünde sulara gömülecek.
Yarın 13 Mart, Gazi Mahallesi katliamının, yani bir başka sonuçsuz kalan dava konusunun da yıldönümü.
Her güne bir cinayet, her güne bir katliam.
Yılının her günü kanlı bir takvimi var bu ülkenin. O kanı bulaştıranların ve temizlemeyenlerin isimleri ileride tarih kitaplarında yazacak. Siz görmeseniz de çocuklarınız ve torunlarınız isimlerinizi işte o kitaplardan okuyacak. Ömrünüz uzun olsun da o günü görün.