Lee Myung-bak


Her ne kadar evlilik töreni masraflı bir iş olsa da, vatansever ve şanslı Güney Koreli çiftler için mevzuyu bedavaya getirmenin hatta bir de üzerine para kazanmanın bir yöntemi var. Haber Korea Herald gazetesinde yer aldı. Başvuran 22 çift arasından seçilen 2 çiftin hem bütün düğün masrafları devlet tarafından karşılandı hem de çift başına 1500 euro ‘vatanseverlik primi’ ödendi. Sebep? Sebep basit, çiftler Koreliler’in Dokdo, Japonlar’ın ise Takeşima dedikleri bir adada evlenmeyi kabul etmişlerdi.

Seçtiğiniz tarafa göre Dokdo ya da Takeşima denilen bu ada Güney Kore ve Japonya arasında bir süredir gerginlik kaynağı. Adanın kime ait olduğu hususunda bir uzlaşma yok. Biraz, zamanında Yunanistan’la yaşanan Kardak krizine benzer bir hal söz konusu. Güney Kore hükümeti ada üzerindeki egemenliğini pekiştirmek için Türkiye’nin ya da Yunanistan’ın aklına gelmeyeni yapmaya karar vermiş ve adada evlenecek çiftlerin düğün masraflarını üstlenivermiş.

Tabii Dokdo ya da Takeşima’ya ada demek de biraz zor. Daha ziyade adacık ya da kayalık boyutlarında bir yerden bahsediyoruz. 19. Yüzyılda bir Fransız balina avı gemisi kendisine çarpana kadar pek bilinen bir yer değilmiş. Adada bir deniz feneri, bir sahil güvenlik karakolu ve ahtapot avcısı bir adam ile karısı yaşıyor. Güney Kore’nin Japonya’nın itirazlarına rağmen yerleştiği adanın yollarının toplam uzunluğu 796 metre.

Bu vatansever ve açık konuşalım biraz da pinti 2 çift biraz talihsiz, çünkü bütün devlet desteğine rağmen düğünü adada yapmayı başaramadılar. Kendileri ve 300’e yakın davetlileri üzerlerinde “Dokdo bizimdir” tişörtleriyle adaya çıkmaya hazırdı, gelgelelim fırtına kendilerine izin vermedi. Onlar da çaresiz bir şekilde nikâhı gemide kıymak zorunda kaldı. Devlet yine de devletliğini gösterdi ve her ne kadar düğün denizde gerçekleşmiş olsa da ‘vatanseverlik primi’ni ödedi. Kendilerine evlilik hayatlarında mutluluklar dilerim.

Bu çifte düğünden yaklaşık bir hafta önce Güney Kore Devlet Başkanı Lee Myung-bak da adayı ziyaret etmişti. Bu defa dalgalar yol vermiş ve adaya çıkan başkan, İkinci Dünya Savaşı sırasında seks köleliliği yaptırılan Koreli kadınlar nedeniyle Japonya’nın özür dilemesini istemişti. Japonya’nın cevabı ise biraz tehditkârdı. Hükümet yetkilileri Güney Kore’ye iki devletten biri ekonomik krize girdiği vakit diğerinin ona döviz yardımında bulunmasını öngören antlaşmayı hatırlatmakla yetindi.

Olaylar burada kalmadı. On dört Hong Konglu ağustos’un 15’inde Japon adası Senkaku’yu işgale kalkışınca yakalanıp, Hong Kong’a iade edildi. Bunun üzerine belli başlı Çin şehirlerinde Japon arabaları ve lokantalarına saldırılarda bulunuldu. Japonya da buna cevap vermekte gecikmedi. İki Japon bakan, Japon savaş suçlularının küllerinin bulunduğu mezarlığa ziyarette bulundu.

Yani Japonya’nın Güney Kore ve Çin’le arası pek iyi değil. Komşularla sıfır sorun politikasını yürütemeyen tek devlet Türkiye değil. Ben de bu satırları AKP hükümeti ve sayın Davutoğlu’na destek olsun diye yazıyorum. Türkiye’yi komşularıyla ilişkileri nedeniyle suçlayan bazı kasıtlı çevrelerin Japonya ve çevresinde yaşananları görmezden gelmesi sadece kötü niyetle izah edilebilir.

Küresel bir vizyona sahip çıkan ve sayın bakanın açıklamalarına göre bundan böyle her konuda kendisine ‘hasta adam’ denmesin diye ‘yüksek profilli’ davranacak olan Türkiye’nin Doğu Pasifik hakkında da elbette bir sözü olacaktır. Büyük devlet olmak böyle bir şeydir. Dar memur zihniyetiyle dış politika dönemi bitmiştir. Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, oradan Takeşima’ya Türkiye her yerde olmalıdır ve olacaktır da.