Dağlara çıkılsa da Bahçeli'nin dediği gibi Kandil'deki bütün taşların altına bakılsa da sonunda masaya gelinecek.

"Birliklerimiz sınırda”, “Kirpiler Kandil yolunda” diye başlıyor haberler. Görüldüğü kadarıyla Kandil’e kara harekâtı yakında başlayacak. Bu kez ‘sivil’ler önderliğinde yapılacağı söylenen bu operasyon için bizzat İçişleri Bakanı Şahin bölgede denetlemelerini sürdürüyor. Medya, ‘çatışma ve ölüm’ haberlerini normalleştirmeye, toplumu alıştırmaya yönelik bir yayıncılık psikolojisi içinde. 

Türkiye’nin iç ve dış politika yolculuğu, Gazze’ye, Kandil’e doğru ilerleyen yeni çatışma sinyalleriyle devam ediyor. Suriye’de ortalık karışık. İran, Türkiye’ye yerleştirilmesi düşünülen ‘füze kalkanı’ nedeniyle tepkili. Ermenistan’la sınır sorunu çözülemez bir noktaya geldi. Kıbrıs açmazda. İsrail konusu ise başlı başına analizler gerektiren bir karmaşıklık düzeyinde. Türk dış politikası belki de tarihindeki en zorlu denklemlerin içinden geçiyor.
‘Kandil operasyonu’ böyle bir ortamda başlayacak gibi görünüyor. ‘Açılım’a başından beri çok tepkili olan Devlet Bahçeli bu kez umutlu bir hava içinde. “Geç kalmayın, kış gelecek” diyor ve önerileri arkası arkasına sıralıyor:  

“...Kandil Dağı’ndaki her taşın altı kaldırılmalı, terörist inleri yaşanmaz hale getirilmeli ve kış gelmeden ‘Kara Harekâtı’ bir an önce hayata geçirilmelidir... Bölücülük ve terör suçlarına verilecek cezalar ağırlaştırılmalı ve bu konuda tavizsiz olunmalıdır... Demokratik açılım adı verilen yıkım projesine son verildiği açıklanmalı, İmralı canisiyle tüm görüşmeler kesilerek bugün veya gelecekte hiçbir şart altında ev hapsi ya da serbest kalma imkânı bulamayacağı duyurulmalı ve bu konuda geri adım atılmayacağı ilan edilmelidir... PKK’ya hamilik yapan, besleyen ve kışkırtan peşmerge yönetimine haddi bildirilmeli ve hangi dilden anlıyorsa misliyle cevap verilmelidir.” 
Bahçeli bu talepleriyle ‘savaşçı çözüm’ konusundaki temel tezleri bir anlamda özetlemiş bulunuyor. Bu tezler tabii yeni de değil. Bunlar, 30 yıla yakın bir süreden beri, askerin önderlik ettiği ‘Kürt sorununda kalıcı çözüm’ anlayışının esasları. “Kandil’i temizleyeceksin, bu konuya itiraz edeni hapse atacaksın, demokrasiden, barıştan, kültürden, kimlikten, insandan, diyalogdan bahsedeni fazla ciddiye almayacaksın, bu arada Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine de haddini bildireceksin” şeklinde özetlenebilecek bir felsefe bu...       

Taşların altına bakılsa da... 
Operasyona hazırlanan devlet, Bahçeli’nin önerilerinin büyük bir bölümünü hayata geçirmenin hazırlığı içinde gibi görünüyor. Savaş çığlıkları başladığı zaman kimse kimseyi dinlemiyor, bu bir gerçek. Üstelik Türkiye’de şu anda çok taraflı bir çatışma psikolojisi egemen. Bu gürültü patırtı içinde söylenecek farklı sözlerin duyulması, anlaşılması mümkün değil. ‘Savaşçı dil’in böylesine egemen olduğu dönemlerde ‘entelektüel dil’in herhangi bir gücü kalmıyor.
Bahçeli, ‘Kandil’e operasyon’ fikrinin istikrarlı bir savunucusu. Onun geçmişinde “Asıl sorun içeride, yüzümüzü içeriye dönelim” gibi inişler çıkışlar da yok. Bahçeli’ye şimdiye kadar neden böylesine tepki gösterildiğinin analiz edilmesinde yarar var aslında. O, durduğu yerde duruyor, Türkiye’ye egemen irade ise birçok noktada onun formüllerine yaklaşma eğilimi sergiliyor.  

Dağlara çıkılsa da Bahçeli’nin dediği gibi Kandil’deki bütün taşların altına bakılsa da sonunda masaya gelinecek. Burada defalarca tekrarladığımız ama bir kez daha tekrarlamaktan sıkılmayacağımız düşünceyi yine söyleyelim: Kürt sorunu Kandil’de başlamadı, Kandil’de bitmez... 
Dönüp gelinecek yer, İrlanda’da, İspanya’da olduğu gibi müzakere masasıdır...