Hayykitap’tan çıkan ve bilgisayar oyunlarına meydan okumaya soyunan bir çocuk serisinin adı bu. Bu dizide çocuklar kendi yollarını seçiyor ve kendi seçimleriyle maceraların kahramanları oluyorlar. Şartlar zorlayıcı! Bu şartlar altında doğru karar vermek pek de mümkün olmayabilir. Bu yüzden yayınevi çocuklara şöyle sesleniyor: “Sayfadan sayfaya atlarken çok dikkatli ol, mantık yürüt, başına neler gelebileceğini iyice düşün. Yanlış yola mı saptın, pes etme, hemen geriye dönüp durumu toparlamaya çalış.”

Dizinin en yeni kitabı “Taş Devrinde Tehlike”, mamutlar, aslanlar, yabani atlar, gri kurtlar ve hiçbir dilden anlamayan taş devri insanları arasında ilginç bir bulmaca sunuyor genç okura. Hiç kuşku yok ki geleceğimizin yetişkinleri olacak çocuklara, kendi iradeleriyle yaşamlarını seçebileceklerini anlatmak için iyi bir yöntem bu. Keşke birileri de biz büyükler için böyle bir yöntem geliştirebilse! Örneğin basın bunu yapabilse. Bizi itip kakmadan, devlet dilini meşru kılmadan kendi seçimlerimizle baş başa bırakabilse. Kısaca gerçek işlevini yerine getirebilse!

***

Bir bayramın toplumsal bir nevroza dönüşmesine tanıklık ettik, ediyoruz yine. Newroz yasaklanıyor. Karşılıklı ithamlarla zaten gergin olan ortam biraz daha geriliyor.

Gerçeği (!) anlayabilmek için televizyonlardaki haberlere bakıyorum: Eskiden haber kanalı olan bir kanalda yemek tarifleri silsilesi. Biraz daha hallicelerinde kıyıdan köşeden bir şeyler. Bir gün öncesindekileri de hatırlıyorum. En fazla şu haber: 21 Mart’ta kutlanması gereken Newroz pazar günü kutlanamaz-mış. Diğer gerekçe daha da ilginç: Ateş, duman içersinde panzerleri taşlayan çocuklar ve arkada spikerlerin canlı sesiyle onaylananlar. “Yasaklanmasaydı büyük bir infial yaşanacaktı” gibi sözler, iktidar diliyle uzayıp giden cümleler. Bunu seyredenlerin de başıyla verdikleri onayları seçer gibi oluyorum: “İnfial bu infial! Bu durumda yasaklanması iyi olmuş.”

Büyük medyanın toplumsal sorumluluktan anladığı bu mu?

Bu.

Yasaklara onay verdirmek mi?

Evet.

Hani biz demokratik bir toplum istiyorduk? “Mektepler olmasa şu Maarifi ne güzel yönetirdim” diyen eski bir milli eğitim bakanının sözlerini çağrıştıran bir duruma nasıl onay verir medya?

Veriyor.

Vermekle kalmıyor onay da istiyor. Kürtler dışarı çıkmasın, hatta mümkünse soluk alıp vermesinler diyen devlet görüşünü meşru kılarak yapıyor bunu. Kimi kez suya sabuna hiç dokunmaksızın, dokunduğunda da iktidarın parti merkezinden seslenircesine.

Kısaca bir haberin tartışılmasında aranılması gereken nesnelliği, kısaca basını basın yapan en önemli özelliği dışlıyor basın. Doğru, güvenilir ve denge unsurlarını gözeten bir araç olduğunu umursamıyor bile. Bir toplumdaki bütün kesimlerin resmini yansıtan bir alan olduğunu unutmuş ve bunu “doğrulatmak” niyetinde. Halkın kapsamlı bir biçimde haber almasını sağlayan bir araç olmayı önemsemiyor, önemsemediği gibi bunun gerçekliğini dayatıyor.

“Newroz yasaklandı” haberini TMK (Terörle Mücadele Kanunu) mağduru çocukları panzerlere taş atarken göstererek yapmak ne demektir? O panzerlerin o çocuklara uyguladığı şiddeti neredeyse yok sayarak? O çocukların cezaevinde neler yaşadıklarını bilmiyor muyuz? Daha dün neydi Pozantı’da olanlar? TMK mağduru olarak zamanında serbest bırakılanlarının çoğunun yeniden tutuklanmaya başladığını ve bir cadı avının hüküm sürdüğünü, bunun insanlıkdışı bir faaliyet olduğunu kamuoyuna anlatmayı neden erteliyor basın? Varılacak hiçbir karar noktası yok izleniminin altına neden imza atıyor? “Karar mekanizmaları merkezden çözülür”e niçin onay veriyor ve bunu sürekli onaylatmaya çalışıyor?

Öte yandan BDP’li milletvekillerinin sert mi sert açıklamaları da aynı seçimsizliği hatırlatması bakımından zihinlerimizin kar fırtısındaki bulanıklığını berraklaştırmıyor. Amaç, yaşamı seçme özgürlüğüyse daha da fırtınaların içine itiyor insanı.

Bir halkın bayramını kutlaması bu kadar zor mu olmalı?

Ne yazık ki bu ülkede insanların yaşamlarının kahramanları olmasına izin yok! Kendi yaşamlarının izini takip etmelerine izin yok... Yasaklarla değil ifade özgürlüğüyle, sloganlarla değil konuşarak, savrularak değil seçerek, ezberleyerek değil keşfederek yaşamı takip etmelerine.

Hayır, izin yok.