Kadının erkeklere hizmet eden bir araç olduğu algısının yaygın olduğu bir kültürde, kadınlar çok haklı olarak insan olduklarını anlatabilmek adına sokaklara çıkmaya, seslerini duyurmaya çabalamaktalar. Bu eylemler kadınların en doğal hakları.

İstanbul Beyoğlu’nda, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde yapılacak olan gösteri Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı.

"25.11.2019 günü saat 19:00'da idaremiz Tünel Meydanda "Kadına yönelik şiddete, cinayete, tacize, tecavüze, cinsel istismara karşı isyanımızı büyütüyoruz 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününde buluşuyoruz" sloganı ile (Twitter) sosyal medya hesapları üzerinden çağrılar yapıldığı tespit edilmiştir.

Söz konusu toplantı ve gösteri yürüyüşü Beyoğlu Kaymakamlığının 24/11/2019 tarih ve 34255955.17381.2019/2804 sayılı kararı ile yasaklandığı kamuoyuna duyurulur."(1)

Bu yasağa karşı, "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü yasaklamak tüm kadınların her gün karşı karşıya kaldığı şiddeti görünmez kılmak demektir. Kadınların değil, erkek şiddetinin engellendiği bir dünya için 25 Kasım'a sahip çıkmaya Taksim sokaklarına çağırıyoruz; çağrımızı tekrarlıyoruz." yanıtını verdiler.

Kadınlar, "Kadına yönelik şiddete, cinayete, tacize, tecavüze, cinsel istismara karşı” başkaldırılarını büyütmeliler. Kadının insan olarak görülmediği ülkede, Dünyada, iyilikten, güzellikten, barıştan, mutlu yaşamaktan yana gelişmeler yeşermez.

Beyoğlu sokaklarında yürüyecek olan kadınlar, erkeklerin kadına karşı kirli yüzlerinden, insanlık dışı uygulamalarını sergilemekten başka kime ne zarar verirler?

Kadına karşı yapılan uygulamalardan yüzü kızaranlar varsa, kadınların ses çıkarmalarını engelleme yerine dönüp kendi tutumlarına bakmalılar.

324 günde 302 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü bir ülke burası. 2.5 milyon kadının okumayazması yok. Türkiye genelinde kadınların yüzde 36’sı fiziksel, yüzde 12’si cinsel şiddete uğruyor. Kadınlar bu acımasızlığa, dengesizliğe ses çıkarmayacaklar mı? Ses çıkarmazlarsa bu olumsuzluklar büyür. Yaşamda uçurumlar oluşur. Bireysel, toplumsal yaşamın ışıkları söner.

“Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nden elde edilen resmi rakamlara göre son 5 yılda 1 milyon 973 bin erkek evden uzaklaştırma cezası aldı. Buna göre; 2015 yılında 270 bin 218, 2016’da 320 bin 280, 2017’de 413 bin 790, 2018’de 521 bin 434, 2019’da 447 bin 893 kişi için önleyici tedbir ve evden uzaklaştırma cezası verildi."(2)

Sayılar oldukça ürkütücü. Bu olumsuzluklar, kadınları susturarak değil, konuşturarak ortadan kaldırılabilir.

Aileyi sevgi bir arada tutar

Kadınlara karşı her türlü insanlık dışı uygulamanın önlenmesi, aile, bir arada yaşama kurumunu yok etmeyi değill, tersine güçlenmesini sağlar. Dünyanın bir yarısı olan kadınlarla erkeklerin bir arada yaşamaları, baskıyla, kaba güçle değil, sevgiyle, saygıyla, insana yaraşır davranışlarla sağlanabilir.

Kadınlarla erkeklerin bir arada yaşaması, insanca yaşanacak bir Dünyanın kurulması için yasalar çıkarmaya, sözleşmeler imzalamaya gerek yok. Bu gerçeği algılayacak bilincin yeşermesi gerekmekte.

Kadını insan hak ve özgürlüklerine yaraşır bir yaşama kavuşamadığı ülkelerde, Dünyada, insanca yaşama ilişkin hiçbir dengenin sağlanamayacağı açık. Böyle bir dünyanın kurulmasının kısıtlanması kadınların değil erkeklerin suçu.

------------------------------------

(1) Evrensel Gazetesi, Beyoğlu Kaymakamlığı 25 Kasım eylemini yasakladı, kadınlar Taksim sokaklarına çağırdı, 25.11.2019

(2) Dilipak, Adurrahman, Önce aile!, 25.11.2019, Yeni Akit Gazetesi.