İşkence bir devlet politikasıdır. Bu politikayı destekleyen yargı, toplum, bürokrasi, medya olmazsa asla yapılamaz.

Türkiye işkence karşıtı, uluslararası tüm sözleşmelere imza atmıştır. Demek ki bu sözleşmelerin hükmü yok.

Meşhur bir laf var. “Bunlar münferit olaylardır” lafı, boş bir laftır.

Sistematik bir devlet politikasıdır. Buna göre hukuk toleranslı, bürokrasi toleranslı, medya toleranslı ve ne acı ki toplumda bir kesim de toleranslı. Daha kötüsü doktorların bir kısmı bile buna toleranslı. Yoksa Ali İsmail Korkmaz ölür müydü?

İşkence hep vardı. Bu yeni bir şey değildir.

Panzehiri ise demokrasidir.

Demokratik bir sistemde ancak işkence yok edilebilir.

Medya işkenceyi duyurmada önemli bir faktör olsa da, önlemede işe yaramıyor.

İşkenceyi önleyebilecek temel güç hukuktur. İşkence yapanlara verilecek ciddi cezalar, ancak caydırıcı olabilir. Hukukun geçmişte ve bugün durumu malum.

Daha vahim olan şey ise, kanıksamak.

Ne olacak bir gece yatırırlar, bir güzel benzetirler sonra bırakırlar şeklinde konuşmalara çokta tanık olmuşuzdur.

İşkenceyi sadece polis, asker yapmıyor. Toplumun tüm kesimi şiddete eğilimli. Evde, okulda, sokakta şiddet her yerde. Kadına, çocuğa, engelliye… Haberlerini okuyoruz hep.

Birde özel birimler var. Bunlara kontrgerilla denirdi eskiden, şimdi başka başka isimler alsa da işlevleri aynı.

Kaçırıyorlar, işkence yapıyorlar, bırakıyorlar… Cesaretin varsa şikayet et!

Diyelim şikayet ettin o zaman muhatabın yok. Kaydı kuydu olmayan, fakat herkes tarafından bilinen ama dokunulamayan insanlar.

Neden sorusunun cevabı hazır.

Devletin bekası.

İşkence hep vardı.

Toplum biliyor, devlet biliyor, medya biliyor. Şarkılar, filimler, belgeseller yapıldı. Romanlar ve anlatı kitaplar yapıldı.

Bir türlü bitmiyor bu lanet iş. Bu gidişle hep olacak.

Ta ki demokrasi gelene dek.

Eğer demokrasi olursa, o zaman işkence biter.

Türkiye’nin uzun tarihine baktığımızda, işkencenin mağduru olarak, her dönem birinci sırada solcular oldu. Sonra ki sıralarda kimler kimler var? Bu ülkede kim işkence görmedi ki?

Kürtler, Aleviler, İslamcılar, ülkücüler, eşcinseller, gazeteciler, yazarlar, polisler, askerler, Erzincanlılar, Oflular, yukarı mahalleliler, susuzköylüler felan… İşin mizah kaldırır yönü olmasa da, demem şu ki, bu ülkede herkes işkence görmüştür bir dönem.

İşkence gören, edenin iktidarına göre değişir. İktidarda kim varsa, ötekine bu lanet yöntemi uyguluyor. Toplumun da genel eğilimi şu, bizden değilse hak ediyor. Yada boşver görmeyelim. Duymayalım…

Tabi her dönem işkence mağduru solculardır. Bunun altını kalın kalın çizelim.

Sonuçta işkencenin panzeri demokrasidir.

Herkes için işkencesiz bir hayatın yolu bu. Başkaca bir çözüm görünmüyor.