“Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.”

Tolstoy

***

Özellikle doğa olaylarıyla gelen yıkımlar, “insan olanlar”la, “insan olmayan”ları, birbirinden ayıran çok önemli bir ölçü aracıdır. Bu yıkımlara veriler tepkiler, insanların kişiliklerini, niteliklerini ortaya sererler.

Yunanistan Cumhuriyeti’nin gitmediğimiz, görmediğimiz bir köşesinde, hiç, tanımadığımız 81 insan, çıkan bir yangında öldüler. Yüzlercesi yaralandılar. Bu insanların bize hiç bir kötülükleri olmadı. Bize kötülükleri olan Yunanlılar olmuşsa, bunlar o insanlar değil. Tarihte yaşanmış olaylar nedeniyle, haklılığımızı ya da haksızlığımızı çok da iyi bilmeden bir ulusun tümüne karşı yüzlerce yıl, kin biriktirmenin akılcı bir yanı var mı? Bu yangında ölen insanların Yunanlı ataları bize haklı ya da haksız kötülük yapmışlarsa, o kötülükleri yapanlarla hiç ilişkileri olmayan çocukların, yaşlıların, kadın, erkek insanların suçları nedir? Hiç suçsuz insanlara öfke kusmak bir insanlık suçudur. Bu öfkelerinizle “iyi bir Türk” olduğunuzu değil, “insan olamadığınızı”, “ırkçılığınızı” “evcilleşemeyen öküzlerden geri kalır bir durumda olmadığınızı” ortaya koymaktasınız.

Gözyaşlarının rengi birdir. Her ağlayan benzer acılar duyar. Tüm gözyaşları acıları dile getirir. Üzüntüleri sergiler. Sevinç gözyaşlarında bile, bir burukluk, bir acının yansımaları görülür.

Yunanistan Cumhuriyeti’nde yaşanan yangın, kitle iletişim araçlarımızda, çevremizde insan olanlarla olmayanları tanımamıza yardımcı oldu. Kimlerin insan yüreği, kişiliği taşıdığını, kimlerin insan olamama sarmalında çırpınan yürekler taşıdığını anladık. Bu acı olaya sevinenler “Ateşiniz bol olsun” türünden yazılar paylaşmaya çalışırken, bu acıklı olay karşısında yürekleri sızlayanlar, üzüntülerini belirten iletiler paylaşmaya çalıştılar.

Acıları büyümeye çalışanlarla sevgileri büyütmeye çalışanların iç içe yaşadıkları bir dünyada yaşadığımızı bir kez daha anladık.

Bu tutum düşmanlıkların, ayrışmaların, kutuplaşmaların, ötekileştirilmelerin kapılarını aralamaktan başka işe yaramaz. Düşmanlıkları büyütür, dostlukları bitirir.

Yunanistan Cumhuriyeti’nde yaşanan yangın, sayfamızda, çevremizde insan olanlarla olmayanları tanımamıza yardımcı oldu. Kimlerin insan yüreği, kişiliği, kimlerin insan olamama sarmalında çırpınan yürekler taşıdığını anladık. Bu acı olaya sevinenler “Ateşiniz bol olsun” türünden yazılar paylaşmaya çalışırken, bu acıklı olay karşısında yürekleri sızlayanlar, üzüntülerini belirten iletiler paylaşmaya çalıştılar.

Acıları büyümeye çalışanlarla sevgileri büyütmeye çalışanların iç içe yaşadıkları bir dünyada yaşadığımızı bir kez daha anladık.

Bu tutum düşmanlıkların, ayrışmaların, kutuplaşmaların, ötekileştirilmelerin kapılarını aralamaktan başka işe yaramaz. Düşmanlıkları büyütür, dostlukları bitirir.

Bir başka canlının acısını görünce, bundan mutlu alan, bu duruma sevinen, öç alma duygularıyla sevinenler, “insan olma” erdemine ulaşamamış canlılardır.

Bu ülkenin insan kalabilen insanları, bu acıyı paylaşmaya, insanlığa kapı aralayamayanları ilkel bir biçimde öfkelerini kusmaya çalıştılar.

Yunanistan'da ölenlere "oh oldu" diyebilen, yaşanan acılarla yürekleri yağ bağlayan, orada yaşanan acıları yüreklerinde duyumsayamayan, empatiden yoksun insan kılıklılar, belki Cizre, Sivas, Maraş için "insan olmayı” başarabilselerdi, Yunanistan Cumhuriyeti topraklarında yaşanan yangında ölenlere sevinmezlerdi. İnsan olma erdemine ulaşamayanların, kendi insanının acısına da ortak olamadığı görülmekte. “Uçakları Yunanistan’a gönderelim ama su yerine benzin sıksınlar, tümü gebersin” türünden paylaşımlarda bulunan insanlık yoksunlarından, kendi çocuklarına bile insanca bir yaklaşım beklemenin yersiz olduğu açık.

Ölüler üzerinden çıkar, kin, nefret, öfke kusmak insanlığın geleceğine kibrit çakmaktan başka işe yaramaz. Bu insanların ülkemizde yaşanan acılara da sevinmekten geri durmadıkları açık.

Başkalarının acısı karşısında sevinen, gülen insanların ruhsal yapıları bozuktur. İnsan ne denli düşmanı olursa olsun, başkalarının acılarına sevinemez. Yunanlılar Filistinlilere acımamışlarmış, göçmen botlarını batırmışlarmış gibi tutarsız gerekçelerle Yunanlılara öfke kusan bir vicdansız takımından, Yunanlılara değil kendi insanına da hiçbir yarar gelmez. Komşumuz Yunanistan Cumhuriyeti’nde, bizde yaşanan acılar karşısında bu tür olumsuzluklar sergileyenler varsa, onlar da bizdeki dengesizler gibi beyni insanlık çizgisinin dışına çıkmış insansılardır.

17 Ağustos 1999’da yaşadığımız Marmara Depremi’nden 1 gün sonra...

Yunanistan'dan Türkiye’ye 3 uçak yardım için koştu.

“Yunanistan Başbakanı Costas Simitis, Türkiye'nin deprem yaralarının sarılması için acil yardım ekiplerini alarma geçirdi. Yunan Hava Kuvvetleri'ne ait bir nakliye uçağına, 11 doktordan oluşan 2 acil tıbbi yardım ekibi, kurtarma faaliyetlerine katılması için 25 kişilik uzman bir ekip ve özel eğitilmiş köpekler ve acil yardım malzemesi yüklendi. Yunanistan, kurtarma ekibi, doktor, insani yardım ve tıbbi malzeme ile teknik uzmanları taşıyan üç uçağı dün akşam saatlerinde Türkiye'ye ulaştı... (Hürriyet Gazetesi, 18 Ağustos 1999)”

Yunanistan’da çıkan yangın karşısında, bizim de yapmamız gereken bu tür yardımlara koşmaktı.

Yaşanan acıları paylaşır, komşu ülkenin halkına geçmiş olsun dileklerimizi sunarız.