İHD İskenderun Şubesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin yayınlanışının 74. yılı nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada şu değerlendirmeler yapıldı:

“Bugün tüm dünyanın içinde olduğu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve kurucu rolünü yeniden etkin kılmak en asli görevimizdir.

Bu çoklu kriz hali Türkiye’de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır. Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Bu durum, siyasal iktidarın gücünü sınırlandıran anayasacılık ilkesinin terkedilmesine, böylece hem hukukun hem de kurumların baskıcı rejimin birer aracı haline getirilerek, keyfiyetin ve bilhassa da belirsizliğin kamusal alana hakim kılınmasına yol açmıştır. Özellikle bir yönetim tekniği olarak başvurduğu belirsizlik yaratma gücü, siyasal iktidara gücünü daha da merkezileştirip toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü arttırma olanağı sağlamaktadır.

Siyasal iktidarın ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan, bilhassa da Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucunda, 2022 yılında ülkede yüksek sayılarda yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır. Çok farklı toplumsal kesimlerden insanlar ya doğrudan kolluk güçlerinin şiddeti ya da devletin “önleme ve koruma” yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu, yapısal şiddetin ya da üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen şiddet neticesinde yaşamlarını yitirmişlerdir.

Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu, 2022 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olmuştur. Devletlerin insan haklarına yönelik saygısının dolayımsız göstergesi olan hapishaneler, bugün Türkiye’de siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucunda tıka basa dolu durumdadır. Cezaevleri yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı yerlerdir. OHAL ilanıyla birlikte siyasal iktidarın düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları, özellikle de basın ve insan hakları savunucuları üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskı ve kontrolü 2022 yılında da sürmüştür. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı ve TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın yaptığı bir açıklama nedeniyle hukuk dışı biçimde tutuklanmış olması hak savunucuları üzerindeki söz konusu baskının en somut örneğini oluşturmaktadır. 2022, bir önceki yıl gibi toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü açısından kısıtlama ve ihlallerin kural, özgürlüklerin kullanımının ise istisna olduğu bir yıl olmuştur. Yıl içinde her toplumsal kesimden kişi ve grup, toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini mülki amirlerin yasakları veya kolluk güçlerinin fiili müdahaleleri sonucunda kullanamamıştır. Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden biri olarak varlığını korumaktadır. Sorunun barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik esas olarak iktidar tarafından içtenlikli, bütünlüklü adımların atılmaması, yanı sıra Ortadoğu’daki gelişmelerin de etkisi ile, 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin hemen ardından başlayan silahlı çatışma ortamı halen sürmekte ve başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının kadınlar ve LGBTİ+’lar için ne anlama geldiğini 2022 yılında yüzlerce kadının erkekler tarafından öldürülmesi ve LGBTİ+lara yönelik nefret yaklaşımıyla  anlamış olduk. 2022’de de ırkçı ve nefret içerikli şiddete maruz kalan sığınmacı ve mülteciler yaşamlarını yitirdiler. Türkiye son kırk yılın en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının, savaş ve çatışma harcamalarının sebep olduğu ekonomik kriz ve derin yoksullaşma, yurttaşların hem biyolojik hem de sosyal yaşamlarını sürdürebilmelerini tümüyle imkansız kılan ağır insan hakları ihlalidir.

Hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmayı amaçlayan bizler, mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz”.

iskenderun-ihd

Tüm dünyada, insan hak ve özgürlüklerinin kısıtlamalarla karşı karşıya olduğu bir süreçte, ülkemizde bu kısıtlamaların, Dünya ortalamasının çok üstünde olduğu, ülkemizin Dünya’nın en baskıcı yönetimlerinde biriyle yönetilmekte olduğu günler yaşamaktayız.

Bu baskılar, bilinçli, özgüvenli, kararlı savaşımlarla geriletilebilecektir. İnsan hakları savunucularına her zaman olduğundan daha çok görevler düşmekte. Ülkemizde, tüm Dünya’da, bu güç iş başarılmadan, insanca yaşamın kapıları aralanamaz.