Yönetmen Bülent Öztürk, bu sene TRT Belgesel Günleri’nde en iyi film ödülünü almak için sahneye çıktığında “Ben Belçika’da yaşadığım için Türkiye’ye uzaktan bakabiliyorum. Ve çok üzülüyorum. Bu ülkede acılar olmasın, depremler olmasın, üzüntü olmasın istiyorum” demişti.
Ödül alan belgesel filmi ‘Beklemek’, Van depremini iki paralel hikâye çizgisinde anlatıyordu. Bir tarafta kızını kaybeden bir baba, diğer tarafta depremden sonra evlerine para götürmek için uğraşan iki küçük arkadaş: Ercişli Atilla ve Esma ya da köylerinde çağırılma şekilleriyle Ato ve Eso. 13 yaşlarında iki çok yakın arkadaş.. Enkazlara girip, eğilip bükülmüş demirleri topluyorlardı. 20 kilo kadar yüklenebildiklerinde götürüp denizcilere satıyorlardı, ki kahvehanede oturan babaları kahvehanede oturmaya devam edebilsin, ki kafasına esti mi pata küte onlara girişebilecek takati kolunda, kemerinde bulabilsin. 20 kilosu 40 liradan demir yığınları.. Böyle ancak 3 tur yapabiliyor, sonra da ceplerindekini ikiye pay edip karanlıkta evlerine gidiyorlardı. Günde iki paket sigara içen, iki minicik Kürt çocuk.. 



***

Yönetmen Öztürk’ün, ödül töreni sırasında yaptığı “Üzüntüler olmasın” dileğinin hayata yansımadığını görmek için fazla beklemesine gerek yoktu. Dün bana bir mektup yazdı. Kendi deyişiyle ‘bir iç kanama geçirmeden yazmak’ zorundaydı. Şöyle diyordu: “Eso, izleyicilerin kız çocuğu olduğunu dahi fark edemediği bir çocuktu. Ruhunun derinliklerinden gelen isyankâr hallerini kimselerden saklamazdı. Ve çekim süresince gözlemlediğim kadarıyla sadece filmdeki diğer çocuk olan Atilla’ya, yani Ato’ya güvenirdi. Atilla ki hayatımda tanıdığım en duygusal, en güçlü bir çocuktu. Sanki Ato’ya başka güçler de verilmişti Eso’yu korusun, kollasın, rehber olsun diye. Aralarında çok güçlü bir bağ vardı. Bazen Atilla, Eso’yla daha iyi anlaşabilmem için bana bile yardım ederdi. Çünkü Eso’nun dilinden en iyi o anlardı. Dün gece geç saatlerde İstanbul’daki yapımcı arkadaşımdan öğrendim. Babası Eso’yu okuldan almış. Önümüzdeki hafta da Muradiye ilçesinden bir köye gelin gidiyormuş. Ato ise pazarda sigara satıyormuş. Ato’nun amcasını aradım, ‘Eso çok küçük, nasıl evlendirirsiniz’ dedim. ‘Yok sizin sandığınız kadar küçük değil; 14-15 var, hem gönül rızasıyla evleniyor’ diye cevap verdi. Uzaklarda can çekişiyorum üzüntüden, Ezgi Hanım.” 

***

Küsülecek kadere doğan küçük ruhlardan sadece bir tanesi Eso. Yoksul, işlevsiz, şiddet uygulayan bir ailenin kendinden büyük demir yığınlarını yüklenen binlerce çocuktan, erken yaşta okuldan alınıp everilen binlerce kızdan biri. Duyup da geçmek, iki dakika vahlanıp üçüncüsünde unutmak uykusuz geceler demektir. Diyerekten ihbarda bulundum. Van İl Sosyal Hizmetler’i arayıp Müdür Yardımcısı Hüseyin Ertosun’la görüştüm. Yeri yurduyla ilgili tüm bildiklerimi paylaştım. Ertosun, elinden geleni yapacağını söyledi. Ve kısa sürede aileye ulaştı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in danışmanı Aşkın Asan’ı da arayıp bilgilendirdim. O da her zamanki samimiyetiyle çok üzüldü. Ve takip edeceğini söyledi.
Bilmenizi isterim ki, ben de takipte olacağım. Küçük ruhlardan en azından birini kurtarabildik mi diye size Eso’dan haber vereceğim. 

NOT: Pazartesi günü Radikal’in manşetine taşıdığı 14 yaşında onlarca erkeğin cinsel istismarına uğramış Ö.C.’nin bugün başlayan davasını da takip edeceğiz. 31 kadın gazeteci olarak imzamızla buna söz verdik. Ö.C.’nin avukatı Harika Karataş’ın da büyük baskı altında tutulduğunun farkındayız. Herkes farkında. O nedenle İstanbul Çağdaş Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği ve İzmit Barosu’ndan avukatlar duruşmada hazır bulunacak.