Aşk tek silahtır. Fakat korkuyordu kendinden. Engin gökleri bulutsuz, dağları çıplaktı ve ovaları kurak. Bulduğunda mutsuzdu, bulamadığında umutsuz. Canlıydı ve katıksızdı. Tek silahının namlusuna bir gülücük kondursaydı, hedefine doğrultsaydı ve gözleri kamaşmasaydı. Aşk tek silahtır, her zaman. Bu yasaya körkütük bağlansaydı. Yaslanıp yaslanıp, sayıkladığı yüreğine...

Tüm girinti ve çıkıntılarınla ve bütün kusur ve hatalarınla, kabul edebilirsin. İntikam ancak içindeki yangını körükler. Affetmektir özgürleştiren ve yolculuğu sürdüren. Sınırını kendin belirlersin. Ve sınırsızlığını. Sesini seversin. Ve ıssızlığını. Yasıyla, sazıyla, her sözüyle, onu anarsın, düşlersin. Bir bilseydi. Gelseydi, isteseydi, sevseydi... Benim için sussa, benim için şarkılar söyleseydi...

İlki de iyiydi, sonuncusu da. Fakat ne fenaydı ortası. Arası Araf’tı, karanlık taraf. Bölük pörçük, kırış kırış olmuştu tüm mektupların zarfları. Bir çığ düşer bize şimdi. Bir çağ geçer aradan. Bir hercai çarpar alnıma. Sen bakarsın pencerenden, ben bakarım. Kesişir ruhlarımız... Evet, uzak bir sahilde, kumdan piramitler altında ve tacıyla, bilge balığımı bekliyorum...