Bundan sekiz ay önce 13 Şubat 2012’de hem sendikacı, hem Kürt, hem kadın ve hem de anne olan 15 KESK üyesi kadın bir şafak operasyonu ile apar topar gözaltına alındı. Evleri basıldı, bağlı oldukları sendikalar arandı. Yangından mal kaçırırcasına yapılan bu operasyon ve gözaltılar sonucu 9 sendikacı kadın tutuklandı.

 

Ve hala cezaevindeler. 4 Ekim Perşembe günü yani 8 ay sonra ilk kez mahkemeye çıkacaklar.

 

Peki neden tutuklular? Bu dava neden açıldı?

 

İddianameye göre sendikalı kadınlar KCK üyesi olmak ve bu yönde propaganda yapmakla suçlanıyorlar.

 

YAPILMAYAN TOPLANTI SUÇ DELİLİ

Deliller neler peki?

 

Nereden ve nasıl ele geçirildiği belli olmayan bilgisayar çıktısı, Diyarbakır’da yapıldığı iddia edilen fakat Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün bile ‘gerçekleşmedi’ dediği iki toplantı. Savcı Diyarbakır’a uçak biletinden orada toplantı ve yasadışı eylem olduğu sonucunu çıkarmış örneğin. Uçak biletiniz varsa eylem de yapabilirsiniz. Ve uçak biletiniz olduğu için gözaltına alınır tutuklanır ve 8 ay da cezaevinde tutulabilirsiniz. Ve bunlar dışındaki diğer önemli ‘deliller’ ise barış eylemleri, KESK ve bağlı sendikalar tarafından yapılan eylemler.

 

BU DAVADA KİM VE NE YARGILANIYOR?

Peki gerçek ne? Evet 9’u tutuklu 15 kadın neden suçlu? Bu davada kim ve ne yargılanıyor?

 

Savcılık makamının belirttiği gibi KESK’li kadınlar ‘Suçlular’. Çünkü; bu kadınlar Kürt... Bu kadınlar Kürt olarak doğmak ve kimliklerinden dolayı utanmamak suçunu işlediler. Bu ülkede Kürt olmak, Kürt olduğunu söylemek ve 30 yıldır süren savaşın bitmesini istemek suçtur. Bu kadınlar savaşın sona ermesi için toplantılar ve eylemler yaptılar, tüm kesimleri barışın dilini konuşmaya çağırdılar. Barış isteme ‘suçunu’ işlediler.

 

Bu kadınlar ‘suçlu’… Çünkü emekçiler ve üstüne üstlük sendikalılar. Ve bağlı oldukları sendikada 4688 sayılı sendika yasasına, 4+4+4 eğitim yasasına, güvencesiz çalışmaya karşı mücadele ettiler.

 

KADINLAR ‘SUÇLU’

Bu kadınlar ‘suçlu’! Çünkü kadınlar. Üç çocuk yapıp dizlerini kırıp evlerinde oturmaları ve erkek egemen zihniyetin politikalarına biat etmeleri gerekirken kadın cinayetlerine, kadınların ikinci sınıf vatandaş sayılmasına itiraz ettiler. İktidarın kadını ikincilleştiren ve yok sayan politikalarına ve kadına yönelik şiddete karşı mücadele ettiler.

 

Perşembe günü iddianamede isnat edilen suçlar nedeniyle ilk mahkemelerine çıkacak bu kadınlar asıl olarak bu ülkede hem kadın, hem sendikalı, hem de Kürt olma suçunu işlediler. Mahkeme heyeti de kendilerini asıl olarak bu ‘suçları’ nedeniyle yargılayacak. Mesela kadınların yaptıkları barış eylemleri için ‘sözde Kürt sorunu için yapılan yasadışı eylemler‘ denecek. Kadına yönelik şiddete ilişkin yapılan eylemler için ‘sözde kadına yönelik şiddet eylemleri’ denecek.

 

Bu davada KESK yargılanacak, kadınlar yargılanacak, 4+4+4 eğitim sistemine karşı çıkmak yargılanacak, Kürt olmaktan utanmıyor olmak yargılanacak, savaşa karşı olmak yargılanacak.

 

Öte yandan bu ‘suçlu’ kadınlar aynı zamanda birer anne. Hatice Beydilli Kahraman’ın 3 yaşında bir kızı var. Evrim Özdemir Oğraş’ın 5 yaşında bir oğlu. Canan Calağan’ın çocuğu 10 yaşında ama baba da hapiste. Bu yüzden Perşembe günü görülecek olan bu dava politik olduğu kadar aynı zamanda insani de. Ailenin birliği ve bütünlüğü için, çocukların anne ve babasıyla beraber büyümesi için tv dizileri yaptıran devlet, bu çocukların 8 aydır annelerinden ayrı olmasını umursamıyor. O çocukların önemli bir kısmı annelerinin neden kendilerinin yanında olmadıklarını hatta nerede olduklarını bile bilemeyecek kadar küçükler. Mahkemenin kararına göre devletin ve adaletin nereye, kime, ne kadar insani baktığına bir kez daha tanık olacağız.

 

Perşembe günü adalet mülkün temeli mi yoksa iktidarın sopası mı bir kez daha göreceğiz.

 

Tekrar ‘suç’a gelecek olursak... Eğer sendikalı kadınlar KCK davalarının hemen hemen hepsinde görüldüğü gibi kes-yapıştır yöntemi ile hazırlanan iddianame ile suçlanıyorlarsa bu komediye hemen son verilmesi ve tümümün beraat etmeleri gerekiyor.

 

Yok, eğer kadın, sendikalı, Kürt oldukları için yargılanıyorlarsa hepimiz emin olalım ki bu kadınlar ve onların yol arkadaşları bu suçları işlemeye devam edecekler. İnatla ve gururla…