Her insanın unutamadığı bir tarih, bir gün vardır. O tarihler genellikle hayatımızın dönüm noktalarını oluşturur. Aradan yıllar geçse de belleklerimizde mıh gibi kalır. Hatırladıkça gülümseriz, hatırladıkça ağlar ya da hatırladıkça susarız...

Hatırladıkça sustuklarımız genellikle yaşandığı vakitte sustuklarımızdır. “Yapmasaydım, söylemeseydim, görseydim, konuşsaydım” ile başlayan pişmanlık cümleleri o tarihi değiştirmeye ne yazık ki yetmez. Vicdanınızı rahatlatmaya da. Suskunluğunuzun acısını ömür boyu yaşarsınız. Unuttum dediğiniz unuttuğunuzu sandığınız bir yerde o tarih, o an kendini hatırlatır. Unutulmaz… Nerede derin bir sessizliğiniz varsa orada derin bir pişmanlığınız da vardır.

28 Aralık 2011… Bu tarih Uludere’de Roboski’de koskoca bir köyün hafızasına kazındı. Yeni yıla iki gün vardı. Birçoğumuz yeni yıl kutlama planlarımızı yapmıştı. Milli piyango biletleri, evlere davet edilecek misafirler, yapılacak alışverişlerin listesi hazırdı. Yeni yıla dair planlarımız, hayallerimiz ve “Beklentilerinizin gerçekleşeceği mutlu sağlık bir yıl diliyoruz” diyen mesajlar da öyle. Sonra bir şey oldu. Çok kötü bir şey. Türk savaş uçakları on dokuzu çocuk otuz dört kişinin üzerine bir gece vakti bomba yağdırdı. Çoğu çocuk otuz dört kişinin bedenleri paramparça edildi.

28 Aralık 2011’den sonra Roboski’de zaman durdu. Sadece saatler geçti... Bebeler doğdu, yeni doğanlar emekledi, yürüdü, duvarda asılı hiç görmedikleri babalarının, amcalarının, ağabeylerinin resmini sevmeyi öğrendiler. Çocuklar ergenliğe adım attı, birlikte top koşturdukları arkadaşlarının suretini yüzlerine aldılar. Gözlerine koyu bir karanlık oturdu anaların, kalın çizgiler ve saçlarına aklar… Roboski’de gözlerinin içine yutkunmadan bakabileceğiniz tek bir anne bulamazsınız. Duvarda hiç ihtiyarlayamayacak temiz yüzlü bir gencin olmadığı tek bir ev bulamayacağınız gibi…

Roboski'de zaman durdu... Durdu çünkü 50 lira için kaçağa giden çocuklarının parçalanmış bedenlerini katır sırtında taşımak zamanla unutulur bir şey değildi. Durdu çünkü boyundan büyük bir ananın evladının parçalarını sadece bir poşete sığdırması anlatılır, anlatılınca azalır bir şey değildi. Acı bir tek şeyle azalabilir, yürek bir tek şeyle soğuyabilirdi; Adaletle... Günler, aylar geçti ama Roboski’ye adalet bir türlü gelmedi. Sanmayın ki devlet Roboski’yi unuttu. Hayır unutmadı. Gözaltılar, para cezaları, kalekollar, karakollar, sınıra örülen duvar... Devlet Roboski'de zulmüyle hep vardı, hala var.

Roboski zamanın asılı kaldığı yerde yaşarken aynı zamanda devlet zulmüne karşı da direndi, direniyor. Ne için? Adalet için… Onlar kardeşlerinin, eşlerinin, çocuklarının yeri doldurulamayacak bir boşluk bıraktığını ve geri dönemeyeceklerini biliyorlar.” Roboski’de sadece Kürtler katledilmedi. Roboski’de insanlık katledildi.” Diyerek hem başka bir Roboski olmasın hem de 28 Aralık 2011 tarihini hatırladıklarında sadece derin bir suskunluk yaşamamak için unutmuyor ve direniyorlar.

Roboski direniyor ve adalet istiyor… Ya biz? 34 insanın bir gecede katledilmesi Roboskililer için olduğu kadar bizim içinde bir travma. 2011 yılının Türkiye’sinde 34 insan bir gecede katledildi, katledilebildi. Çünkü biz daha önce başka çocuklar öldürüldüğünde başka katliamlar yapıldığında susmuştuk… Susmuş ve o tarih aklımıza geldiğinde yutkunmuştuk… Roboski için özür bile dilemeye tenezzül etmeyen iktidar gücünü Maraş’ta, Çorum’da Sivas’ta, 19 Aralık’ta susan kalabalıklardan alıyordu. Sustuk Roboski’de 34 kişi öldürüldü… Sustuk Roboski’in katilleri cezalandırılmadı. Ve sonra başka çocuklar öldürüldü… Berkin'i vurdular 15 yaşında 16 kilo gitti... Ali İsmail’ döve döve öldürdüler... Ethem’e sıkıla kurşun, Abdullah’a atılan gaz fişeği... Öldüren hep aynıydı… Uğur'u kapısının önünde, Ceylan'ı çobanlık yaparken, Roboski’de Erkan’ı, Reyhanlı’da üç yaşındaki Fatma’yı vuranla İstanbul’da Berkin’i vuran aynı devletti. Uğur için “terörist” diyen Erkan için “kaçakçı”, Berkin için “elinde sapan vardı, marjinal örgüt üyesi” diyecekti... Biz sustukça ölecekti çocuklar. Biz sustukça adalet sağlanmayacak, unuttuk sanılacaktı. Roboski hatırlamak, hatırlatmak ve unutmamaktı... Roboskililer unutmadı... Adalet istedi...

İşte tam da buradan yani adaletin olmadığı yerdeki adalet talebinden Roboski’de müze fikri doğdu. Roboski için, "Unutursak kalbimiz kurusun" minvalinde şairane cümleler kurmak dışında hayata, insanlara dokunan bir fikrin bir çalışmanın ürünü oldu Roboski Müzesi. Ve yine tam da bu yüzden yani çok şairane olmadığından, emek ve çaba gerektirdiğinden ne yazık ki birkaç kişinin omuzlarına kaldı.

“Bu yapı Roboski’de yaşanan katliamın ardından adalet talebimizin, “bir daha asla” derken ortaya koyduğumuz direncimizin simgesi olacak.” Diyen bir grup insan, katliamın üstünün örtülmesi ve unutturulmaya çalışılmasına karşı Robokislilerle birlikte unutmama, unutturmama inadının bir parçası oldular. Ve tıpkı Roboskililer gibi yalnız kaldılar. Yine de inat ve kararlılıkla müze çalışmasının ve adalet isteminin ülkenin doğusu ile batısı arasında köprü olması için uğraştılar. Şimdilerde başlayan Roboski Müzesi Mimari ve Anma Yeri Mimari Tasarım Yarışması da bunun ilk adımlarından biri. Bu yüzden de çok kıymetli. Roboskililerin bir müzeye daha doğrusu müze yapmak için bir desteğe ihtiyaçları yok. Bugüne dek anmalarını nasıl yaptılar, evlatlarına nasıl mezarlık yaptılarsa pekala çok güzel bir müze inşa edebilirler. Roboski Müzesi bu fikri ortaya atanların düşündüğü gibi orada bir müze yapılmasında bizim emeğimizin olmasına bizim, adalet sağlanması gerektiğini düşünen herkesin ihtiyacı var. Başka Roboski olmasın diye, hatırladıkça yutkunmayalım diye. Orada bir müze Roboskililere olduğu kadar bize de iyi gelecek. Orada bizim elimizin, emeğimizin değdiği bir müze bizi, bizim vicdanlarımızdaki nasırlaşmayı temizleyecek. Çok değil birkaç hafta önce üç buçuk yaşındaki Pamir kaybolduğunda yazılanları düşünün. “Ne zaman bu kadar vicdansız olduk” diye sormuştuk çoğumuz... Vicdanları bir yerden temize çekme vakti... Roboski bir fırsat... “Ama onlar da kaçakçı, Kürt...” diyecekler olacaktır... Onlara adaletin bir gün herkese lazım olacağından başka söyleyebileceğimiz bir şey yok.

Ankara ve Adana'da konser var, İstanbul için ise çalışma yapılıyor. Bir grup pırıl pırıl genç harıl harıl çalışıyor. Bu iş imece usulü. Herkesin yapabileceği, gönlünün vereceği kadar yapılacak iş var. İletişim adresleri de şöyle :

https://www.facebook.com/roboskimuzesi?fref=ts

https://twitter.com/RoboskiMuzesi

[email protected]

Roboski benim kalbimde yara ve o yara bir değil bin müze yapılsa da iyileşmeyecek. Ama orada yani batıdan doğuya yapılacak bir müze devlete bir şey diyecek, çok önemli bir şey... “Katır sırtında öldürdüğünüz çocukların katillerini istiyoruz!...”
Nokta...