Kılıçdaroğlu helalleşme yolculuğuna çıkacağını söyledi. Gündemi takip edenler için söylediklerini burada tekrar etmeyeceğim. Ancak helalleşme içerisinde özeleştiriyi de barındırdığı için okunup geçilecek bir kelime değil. Önemsenmeli üzerinde durulmalı.

Bu söz iktidar tarafından söylenseydi insanlarda, toplumda yeni beklentiler yaratabilir miydi? Dün bu anlama gelecek kimi çalıştayları ve açılımları” hatırlanınca ancak, yeni bir seçim yatırımı/vaadi olarak algılanır ama heyecan yaratmazdı, diye düşünüyorum. Geçmişte söyledi, yapıyormuş, çözüyormuş gibi yaptı hep. Kurduğu masayı kendileri devirdi. Samimiyetsizliğini gösterdi. Aynı ırmakta tekrar yüzülemez nihayetinde.

Bir muhalefet liderinin helallik istemesi değil helalleşmek istemesi ise heyecan vericidir elbette. Hem partisi açısından hem de Türkiye açısından “helalleşmek” öyle kolay yapılacak bir iş değildir. Partisi CHP için gerçekten kolay değildir. Erdoğan iktidarının gitmesini isteyen, artık yeter diyen seçmeni, taraftarı cumhuriyet düşmanı olarak gördükleri iktidara karşı, iktidarın “Yeni Türkiye” söylemine karşı eskiyi yekpare savunma refleksinden öyle kolay kurtulacak bir parti ve seçmen değildir.

Bir kıssa sadece, değerli gazeteci yazar Oktay Akbal'a saygısızlık olarak algılanmasın; Oktay Akbal lokantaya gitmiş...

Garsona sormuş: "Ne yemek var oğlum?" Garson "menemen var efendim" deyince Oktay Akbal dövünmeye başlamış: "Ah Kubilay, vah Kubilay!"

Helalleşme geçmişle yüzleşmeyi içerir. Yüzleşebilsek keşke. Hangi mesele olursa olsun. Özeleştiri yapabilsek. Kılıçdaroğlu'nun iş zor ama anlamlı bir çıkış. Ne kadarı ah vah diyecek göreceğiz. Gönül ister ki, ah vah etmek yerine bütün partililer liderlerinin arkasında durarak cesaretini ve samimiyetini arttırsın.

Kurucu bir partinin çok uzun zamandır iktidar yüzü gördüğü yok. İktidar değiller ama ‘cumhuriyetin sahibidirler’. Cumhuriyet demokratik değilmiş, olsun. Hükümette değiller ama ‘hükümet başka devlet başka’ diyerek Devlet Bahçeli’nin partisini aratmayacak kadar ‘devletçi’ az yok parti içinde. Haksızlık etmeyelim yine de emekten yana demokrat insanlar daha fazla.

Kılıçdaroğlu'nun başını çektiği “millet” ittifakının içindeki tek ‘solcu’ parti CHP. Hangi konularda “helalleşmek” istiyor göreceğiz. Helalleşme konuları Millet İttifakı'nca nasıl algılanacak, bunu da göreceğiz.

“Adalet Yürüyüşü”nü biliyoruz. Bu çıkış öyle alelade bir yürüyüş olarak algılanamaz. Yıllardır eylemlere katılırım 1 Mayıslar işçi ve solcu ağırlıklı olur hep. Newrozlar Kürt ağırlıklı, şimdilerin basın açıklamaları ise hep aynı yüzler, aynı sendika/dernek vb. yöneticileriyle tanıdık. “Adalet Yürüyüşü” ise toplumun her kesiminden insanların katılımıyla rengiyle diğerlerinden ayrılıyordu. Tek bir taleple başlamıştı ama görüldü ki toplumun da talebiydi adalet.

Helalleşmek de tüm topluma mal edilebilir ise demokrasi önündeki engelleri aşmaya da hizmet eder. Tek adam iktidarının gidişinin de önünü açar, Tek adam yönetimi de boş durmayacak daha ilk helalleşme girişimini provoke etmeye çalışacak, “terörist”, “bölücü” vb. sıfatlar havada uçuşacaktır. Buna kuşku yok.

Cesaret, daha fazla cesaret. Birlik daha fazla birlik. “El ne der” korkusuna kapılmadan. Hayat pahalılığı, işsizlik sefalet düzeyindeki yoksulluk bir yandayken diğer yanda kamunun bütün değerlerinin çarçur edilmesi, bini, milyonu olanın servetlerine yeni binler, milyonlar katması, baskılara karşı durma, ortak ses çıkarma isteği birleştirici unsur olarak görülmeli. Evet bu ülkenin helalleşmeye, kardeşleşmeye ihtiyacı var. Tartışmaya ihtiyacımız var. Adalet neden yok. Barış demek neden suç olsun. Farklılıklarımızla neden barışık değiliz. Kısa çöp uzun çöp niye var. Yoksulluk neden kader olsun. Dün kim suç işlemişse üzerine gidilsin. Dikkat edilmesi gereken ise, yeni yapay gündemlere fırsat vermemek, ''küfür'' meselesinde olduğu gibi. Cambaza bakmak durumunda kalmayalım.