Geçenlerde Facebook arkadaşlarımdan birinin (Facebook arkadaşlığı ne ise o kadar işte) şunu paylaştığını fark ettim: “Allah bütün mazlum Müslümanlara yardım etsin.” Paylaşım Arakan denilen yerdeki Müslümanların yerlerinden yurtlarından edildiği bir döneme rast geliyor, hele ana medyada bununla ilgili konular ilk sayfada yer alıyor. Aslında düz bakınca bu paylaşımda herhangi bir sorun gözükmüyor gibi görünüyor. Ama biraz daha derine inince kökeninde korkunç bir şeyler barındırdığını anlayabiliyorsunuz. Eğitim sistemi, konu komşu, mahalle derken, artık dua ederken bile mazlumlara değil de sadece kendi mazlumlarına dua eden bir insanlar topluluğu oluştu. Eskiden nasıldı ya da daha iyiydi gibi lafları sıralayacak değilim; ama görünen o ki bugün Müslüman, duasını sadece Müslümanlara ediyor.

Arkadaşın sayfasına göz atıyorum, bol bol şiir ve kitap paylaşımları var. Muhtemelen beni takip etmiş olmasının bir nedeni de edebiyat olsa gerek, yoksa başka bir ortak yanımız olduğundan değil. Şiir okuyan, roman-öykü okuyan biri ve hatta bu paylaştığı şiirlerin bazılarının altında kendi imzası bulunuyor.

Gençlik nereye gidiyor gibi sıkça sorulan ve artık bu ülkede, belki de bu coğrafyada, hiçbir anlamı olmayan bu soruyu soracak değilim. Çünkü gençliğin önünde duran ihtiyarlar daha da berbat görünüyor.

İhtiyarlar kustukça, elbette ki gençlik de bundan etkilenecek.

Tabii her tez kendi anti tezini oluşturur fikrini de küçümseyecek değilim. Yoksa bu zalim coğrafyaya nasıl katlanılır.

Örneğin konu Filistin oldu mu ya da Arakan, bu gençliğin ve ihtiyarların kopardığı yaygaranın haddi hesabı yok. Elbette ki mazlumlar desteklenmeli, insan olmalıyız aptal değil. Ama konu Kürtler olunca bunlardan hiçbir iz bulamazsınız. Demek sadece mazlum Müslüman diye de ayrımcılık yapmamış bunlar, daha da ileri gitmişler:

Bu mazlumlar Müslüman bile olsa kendi Müslümanları olmalı.

“Kendi Müslümanları ne demek?” sorusunu sorup ucunu açabiliriz belki; ama bu yazıda değil.

Sosyal medyayı ben küçümsemiyorum, siz de küçümsemeyin. Orada kendimizden, içinde yaşadığımız toplumdan ve hatta içinde bulunmamız imkânsız olan toplumlardan bile izler bulunur, bulabiliriz-okuyabiliriz.

Son zamanlarda el altında yapılan anketlerde deizmin (Tanrı ile insan arasına başkasını koymayan) ya da ateizmin (Tanrıyı reddeden) neden artığı sorusu sorulabilir belki.

Deizm artacak ya da insanlar başka bir çözüm bulacak, buna hiç kuşkunuz olmasın.

Çünkü biraz zihnini kurcalayan kişiler dua gibi saf bir şeyde bile sadece kendi mazlumlarına değil, mazlumlara dua edilmesi gerektiği anlayacak ve tanrı ile insan arasına başkalarını koyduğunda eninde sonunda ipin ucunun ayrımcılığa gittiğini görecektir.