Benim bir amcam var, lakabı Goşto (Kürtçede goşt et anlamında kullanılan bir sözcüktür). İşte bu Goşto Amcam, zamanında epeyce yoksulluk görmüş-yaşamış, takibinde açlık da bazen evlerine misafir oluyormuş. Dediğine göre bazen ağzına tek lokma almadığı günlere bile rastlanıyormuş.

Gerçi ben bu konuda biraz kuşkuluyum, çünkü benim tanıdığım Goşto Amcam, o kadar uyanık biri ki en zor koşullarda bile midesini tıka basa dolduracak bir yolunu bulmuştur muhakkak.

Çocukluğunu doğru dürüst yaşayamadığı için bu Goşto Amcam, gençliğe erken adım atmış. Daha on üç yaşındayken otuz yaşındaki bir adamın ruh haline bürünmüş.

Şurda çalışmış burda çabalamış, ter akıtmadığı meslek kalmamış.

Bu arada camiye de uğruyormuş, namazlarını cemaatle kılmaya dikkat ediyormuş. Zira bakmış ki cemaat, cemaat içindeki kişilere (üyelere ya da müritlere) daha fazla saygı duyup sahip çıkıyormuş. Halk da onu daha çok sevmiş, tabii sonuçta burası Müslüman mahallesi.

Cemaate yapıştıkça işleri de yoluna giriyormuş Goşto Amcamın.

Derken evlenmiş, bugün inkâr etse de aslında cemaatin ona kız bulup düğününün tüm masrafını karşıladığını dünya âlem biliyor. Neyse, ticarete atılmış Goşto Amcam, durumunu düzeltmeye çalışmış ama bir türlü parası bol olan insanlardan olamıyormuş.

Arkalarından önlerinden konuşuyormuş:

“Bana bir lokma bir hırka yeter,” diye.

“Parası çok olanın imanı az olur,” diye.

Başka laflar da ediyormuş bu parası bol olan adamlara, ama terbiyem onları buraya yazmaya elvermiyor. Sonuçta amcam da olsa birbirimizden çok farklı yetiştirilmişiz.

Sonra nasıl olmuşsa biri ona muhtarlığa aday olmasını öğütlemiş, hay etmemiş olaydı.

Gerçekten de adaylığını koyduğu gibi muhtar olmuş, hatta bariz oy çokluğuyla.

Bu arada bir mucize olmuş gibi işleri yoluna girmiş.

Camiyi de hiç ihmal etmiyormuş.

Parası çoğaldıkça gücü de artmış. Her muhtarlık seçimlerinde kazanıyormuş. Rakiplerinin işlerini öyle bir bozuyormuş ki artık yerini alabilecek herhangi bir rakip de kalmamış. Bu arada mahallede sahip olmadığı lokanta ya da market kalmamış Amcam Goşto’nun. Ayrıca yanında çalışanlara emir vermekten hiç geri kalmıyormuş son zamanlarda. Onları müritleri gibi görüyormuş (Gerçi bu insanların emir almaktan şikâyet ettiği yok). Her defasında onları açlıkla tehdit ediyormuş.

Ayrıca muhtarlığındaki en önemli mevkilere kızlarını oğullarını damatlarını yerleştirmiş.

Bu arada da kafayı diğer mahallelerdeki muhtarlıklarla bozmuş:

“Kafamı bozmasınlar, öyle bir ambargo uygularım ki bir lokma ve bir hırkaya muhtaç olurlar!”

Ne diyebilirim ki, benim Goşto Amcam işte böyle tuhaf bir adam, açlığı bilmeyen açlıkla tehdit edemez sonuçta.

___________________

Not: Bu öykü tamamen kurgudur, günümüz Türkiye’siyle hiçbir alakası yoktur.