Barcelona Martino'ya birlikte ilk sezonunu geçiriyor. Barcelona'nın oyun yıkma konseptine dayalı topa hakim olan oyununda bir takım dönüşümler sinyal vermeye başladı. 2008'den bu yana topla oynama yüzdesi ortalamasında düşüş söz konusu. (%65, 2010-2011 % 75 civarıydı) Bir tarafıyla Martino ile Barca, önde oynayan pasa dayalı oyununun yanına kontra atak oyunun da ekledi. Bu Martino'nun oyuna katkısı olarak değerlendirebilir. Peki, bu süreç Barça'nın oyun yıkma konseptine dayalı futboluna nasıl etkide bulunabilir? Topu tutan oyuna ek olarak hızlı çıkış algısının artışı da telaşlı oyunu üretmeye müsait. Bunun birkaç nüvesini geriye düştükleri maçlarda gördük. Sabırlı oyun azalmaya başladığında rakipler daha rahat pozisyon alabiliyor ve böylece oyun yıkma konsepti aksıyor. Öncelikle oyun yıkma konseptini açalım.

OYUN YIKMA KONSEPTİ

Oyun yıkma konseptinin futboldaki öncüllerini pozisyon alma ve yeni alan’ın (pas yoluyla) gönderilmesi kavramlarıyla okuyabiliriz. Oyunun akışı içinde pozisyonların yeniden üretilmesi ve topa sahip olan takımın sürekli kayarak yer değiştirmesi temel unsurlar arasında yer alıyor. Hücum hattında oyuncuların rakip defans ile orta sahası arasındaki hatta sürekli boşa çıkmaları ve orta sahadan gelen paslarla bire iki yapmaları, üçgenleri kurmaları yoluyla rakibin alan savunması etkisiz kılınabiliyor.

Oyun yıkma konseptinde boşa çıkma ve tekrar pozisyon alma yoluyla hareketli olarak pozisyon kayması sağlanıyor. Üçgenlerle ileri çıkışlarda oyuncular pozisyon değiştirdiği ve sürekli kayma ile oynadıkları için rakip savunmacılar, ya boşta kalıyor ya da başka bir oyuncuyla karşı karşıya kalıyor. Bu adam markajını zorlaştırırken, alan markajında da (pas trafiği devam ettiği için) karşısına oyuncu geldikçe sorunsuz devam ettiği algısıyla oynuyorlar. Savunmada oyuncular önüne gelen oyuncuya alan markajı gereği pas trafiğindeyken devam ediyorlar ve böylece oyunda savunma yapabilirliklerin sınırı da pas yapan takım tarafından belirlenmiş oluyor. Savunma sınırını ve pozisyonunu sınırlayarak rakibi, kendi istediğiniz kadar savunma yapan takıma dönüştürüyoruz, bu da sizin takımınızı da bunu yeni alan açabilen bir takıma dönüştürüyor. Barcelona’lı oyuncuların ürettiği bu oyun, bu süreciyle beraber artık oyuncuların yeteneklerini üretiyor. Xavi ve İniesta’nın araya attıkları toplar, Messi’nin oyun yıkması (uzaydan geldiğini zannettikleri futbolu!) gibi.

Pozisyon kayarak (boşa hareketlenme-pozisyona girme) yeni üçgenleri mümkün kılıyor, bu da rakibin daha çok presine ve yorulmasına yol açarken Barcelona’nın topla oynaması ve bunu daha az adımla yapması enerji kullanımını azaltıyor. Oyunu nerede oynanacağını belirledikleri için, oynanan alana göre aldıkları pozisyondan her çıkış hamlesi (uzun top, bire iki, üçgen, dripling…) aslında alan üretmek için rakibi açığa zorlamaya karşılık geliyor. İzleyenlere yavaş gibi görünen pas trafiği, alanın üretilmesinde rakibe yeniden pozisyon alma süresi bile vermediği için hızı üreten bir oyun anlamına geliyor. Bunu da şöyle açıklayalım: oyunun nerede oynanacağının belirlenmesi + alan üretmek için hızın üretilmesi ve futbolun yaratıcılığı olan ‘alan’ın gönderilmesi (pas olarak) ve yaratılan alandan gol atılması sahada izlediğimiz Barcelona. Takım oyunuyla üretilen bireysel yeteneklerin görüngüleri artık sahadaki oyunun kuruluşundan itibaren seviye atlamasına karşılık geliyor.

Martino'nun temelini anlattığımız oyunda etkisi çok da olmayacaktır. Hatta yazımızın başında katkısından da bahsetmiştik. Fakat, topa o kadar da hakim olmayan, oyun yıkma konseptinden, pastan ve sabırlı oyundan bir adım geri atan bir Barça'ya doğru bir dönüşümden bahsetmeye başlarsak geçen yıl Bayern Münih maçlarının tekrarlarını sıkça görebiliriz. Çünkü bu oyunda bir adım geri atmak demek, Barça'nın oyunsuzlaşması demek.