Öncelikle futbolcuları, hareket halinde olan insanları içeren bir meslek grubu olarak niteleyebiliriz. Futbolcuların dünyada izlediği yol haritası oldukça karmaşık. Fakat şunu belirtelim: birincil faktör olarak ekonomik nedenleri koymak ve buradan açıklamak yetersiz kalıyor. Kültürel ilişkiler, aynı dili konuşmak, sömürge döneminden kalan bağlar, kendi ülkesindeki siyasi durum vb. etkenler de belirleyici oluyor.
Bu noktada, ekonomik nedenlerin daha çok öne çıktığı futbolcu göçü, yaşça ilerlemiş, futbolunun son baharında olan ‘eski yıldızlar’ için, Avrupa’dan orta Asya ülkelerine ve Katar’a uzanan bir yol haritasından bahsedebiliriz. Bu yol haritasına Türkiye’de bir uğrak olarak dahil edilebilir. Afrika ve Latin Amerika’dan da Türkiye’ye futbolcu hareketi de mevcut. Fakat ileri kapitalistleşmiş ülke kulüplerinin ağına takılmayan oyuncularla sınırlı.
Günümüz futbolunda, Latin Amerika ve Afrika’dan oyuncu göçleri ön plana çıkıyor ve bunun yönü de Avrupa oluyor. Afrika ve Latin Amerika ülkelerinin en yetenekli oyuncuları Avrupa’ya gittiği için, ülkelerinin liglerinde oyuncuların yaş ortalaması düşüyor ve yerli oyuncuların oranı artıyor. Bugün, Brezilya Ligi’nde yabancı oyuncu oranı %6 iken, Arjantin’de bu %10. İngiltere Premier Ligi’nde bu oran %63 iken, La liga’da %40, Bundes Liga’da %49, Portekiz Ligi’nde %58 ve Seri A’da %51. Brezilya Ligi’nde yabancı oyuncu oranının %6, Arjantin’de bu oranın %10 olması aslında, neredeyse tamamıyla yerli kaynaklara yöneldiklerini gösteriyor ve bu eğilim, endüstriyel futbol ilişkilerindeki oyuncu hareketinden bağımsız değil.
Latin Amerika’da daha küçük yaşlarda profesyonel futbola adım adan oyuncular yeteneklerini sergilemeye başladıklarında ağa takılıyorlar ve artık onlar için de bazen direk bazen de köprü diye niteleyebileceğimiz (bu yönüyle en çok Portekiz Ligi öne çıkıyor) yollarla göç başlıyor. Portekiz’in yanı sıra İspanya da Latin Amerika’dan kaynaklanan oyuncu hareketinde önemli bir yere sahipken, Hollanda (Latin ve orta Amerika) ve Fransa da (özellikle Afrikalı oyuncuların sömürülmeleri) oyuncu hareketinde önemli role sahip.
Tabi bu göçü sadece, Afrika ve Latin Amerika kulüplerinden oyuncu alıp, birkaç yıl sonra da Premier Lig, La Liga veya Seri A’daki tekelleşen kulüplere satılması gibi okuyamayız. Oyuncu hareketinde bu taraf çok önemli. Fakat başka bir tarafı da, yine oyuncu hareketinin parçası olan ve bulundukları Avrupa ülkesinin pasaportunu taşıyan Afrika ve Latin Amerika kökenli oyuncular oluşturuyor. Bu oyuncular genellikle bulundukları ülkede doğmuş oluyorlar ve sömürgecilik, mülteci hareketiyle ilişkili bir durum söz konusu. Bu yönüyle İngiltere ve İspanya’dan da birçok örnek verilebileceğini söyleyelim ve konumuzda örneklendirdiğimiz Fransa, Portekiz ve Hollanda’dan birkaç örnek vererek devam edelim:
Fransa Ligi’nden İngiltere Premier Ligi’ne transfer olan en pahalı 20 oyuncunun 15’i Afrika ve Latin Amerika kökenli oyuncular. Bu yirminin içinde Fransa Ligi’nde yetişen Essien Gana, Drogba ve Cisse, Fildişi Sahilleri; Anelka ve Steve Marlet, Martinique; Maluda Fransız Guyanası; Wiltord ve O. Dacourt, Guadeloupe; Nasri, Cezayir, El-Hadji Diouf, Senegal; L. Robert, Réunion; Y. Kaboul ise Fas menşeli oyuncular. Bu durum bile bize, endüstriyel futbolda, Fransa Ligi’nden İngiltere Premier Ligi’ne giden en pahalı 20 oyuncunun 12’sinin sömürgecilik döneminin ilişkilerden bağımsız olmadığını gösteriyor. Portekiz Ligi’nden İngiltere Premier Ligi’ne transfer olmuş en pahalı 20 oyuncunun 10’u Afrika ve Latin Amerika menşeli oyuncular. Yine Portekiz Ligi’nden La Liga’ya transfer olan en pahalı 20 oyuncunun 10’u Latin Amerika ve Afrika menşeli oyuncular. Portekiz’in yanı sıra, Hollanda Ligi’nden La Liga’ya transfer olmuş en pahalı 20 oyuncunun(2) 10’u Latin Amerika ve Afrika menşeli oyuncular.
Portekiz Ligi, ülkenin Latin Amerika’yla, oyuncu göçü çevresinde bahsettiğimiz nedenlerden ötürü var olan bağı dolayımıyla Avrupa ligleri arasında popülaritesini artırıyor. Bunu, Porto takımının son on yıldaki transferleriyle rahatlıkla görebiliriz. Porto son on yılda, Latin Amerika’dan 50’nin üzerinde oyuncu transfer etmiş ve La Liga, Fransa Ligi, Bundes Liga, Seri A ve Premier Ligi’ne de 30’un üzerinde oyuncu satmış. 2012/2013 itibariyle Porto’nun kadrosunda Latin Amerikalı 17 oyuncu bulunuyor.
Portekiz’le beraber yine, Latin Amerika ülkeleriyle sömürgecilik döneminden beri bağları bulunan İspanya da, Latin Amerikalı futbolcuların önemli bir durağını oluşturuyor. Bunun yanı sıra, bugün yurtdışında oynayan Arjantinli her iki futbolcudan biri; yurtdışında oynayan Brezilyalı her dört oyuncudan üçü Avrupa’da forma giyiyor. Bu oyuncular gittikleri Avrupa liglerinde yabancı oyuncu olarak, yetenekleriyle ligin izleyici sayısını ve pazarlanabilirliklerini arttırıyorlar. Premier Ligi, La Liga, Seri A ve Bundes Liga’da bunu görebiliyoruz. Bu göç haritası aynı zamanda, bu liglerin pazarını büyütürken, futbolda bir avuç kulübün tekelleşmesini de üretiyor ve böylece endüstriyel futbolun sömürü ilişkileri yeniden üretilmiş oluyor.
Bu liglerin tepedeki kulüplerine geçiş öncesi oyuncular Avrupa’da veya aynı ligde başka takımda oynayabiliyor. Örneğin A. Sanchez, Barcelona’dan önce Udinese’de; Anderson, Manchester United’tan önce Porto’da; Dani Alves, Barcelona’dan önce Sevilla’da oynamıştı. Birkaç örnek daha verelim:
Alınan Oyuncu |
Transfer Edildiği kulüp |
Bonservis Bedeli ve Transfer tarihi |
Gittiği kulüp-tarihi ve bonservis bedeli |
Hulk |
Tokya V. |
19 milyon avro (2008) |
Zenit -2012/2013 -55.milyon Avro |
Aly Cissokho |
Setubal |
300 bin avro -2008/2009
|
O.Lyon -2012/2013 -16.200.000 avro |
Guarin |
St. Etiene |
1 milyon avro(2008) |
İnter, 2012/2013 - 11 milyon avro |
Falcao |
River Plate |
5.5 milyon avro (2009) |
A.Madrid (2011) – 47 milyon avro |
Tablo 1: Porto’nun Transferlerinden Birkaç Örnek
Burada, Latin Amerika’dan Avrupa’ya gelen oyuncuların, ileri kapitalistleşmiş ülkelerin tekelleşen kulüplerine giden yolda, köprü görevi gören kulüplerle Latin Amerika kulüpleri arasındaki ilişkinin, ileri kapitalistleşmiş ülkelerin tekelleşen kulüpleriyle köprü görevi gören kulüpler arasında yeniden üretildiğini vurgulamamız gerekiyor.
Oyuncu hareketi birkaç uğrak yerine sahip olsa da, en yetenekli oyuncuların varışı Avrupa’daki ileri kapitalistleşmiş ülke kulüpleri oluyor. Bu da, kulüplerin Avrupa kupalarında daha başarılı olmalarını sağlıyor. Diğer kulüplerle aralarındaki eşitsizlik büyüyor. İleri kapitalistleşmiş ülke kulüpleri dünyada bir anlamda insan kaynaklarını sömürüyor. Bunu da uluslararası tanınırlıkları, medya güçleri ve GOÜ’lerin kulüpleriyle kurdukları anlaşmalarla sağlıyorlar. Bu açıdan bugün futbolcu göçü, ileri kapitalistleşmiş ülke kulüplerinin tekelleşmesini üretiyor.