Fedakârlık güzeldir, iyidir de. Hatta çoğu zaman fedakârlık yapana mı, yoksa yapılana mı daha çok fayda verdiği anlaşılamaz. Ne de olsa fedakârlık yapanın vicdanını rahatlatır, ileride yapamadığı fedakârlıklar ve başka iç paralayıcı darbeler için kişiye düşebileceği derin ruhsal bunalımlara karşı bir tür miğfer görevi bile sağlayabilir.

Bunları böyle sıralamak iyi, hoş da…

Ya bu fedakârlık kişiye fazlasıyla zarar veriyorsa?

Karşı tarafça sömürülüyorsa?

Hatta kariyerinden değil sadece, ömründen de çalıyorsa?

Gördüğünüz gibi sorular artırılabilir.

Peki, fedakârlık bekleyen kişi ya çok değerli biriyse?

Bir yakınıysa?

Babası, kardeşi, annesi, çocuğu ya da amcasıysa?

Es sevdiği arkadaşı-dostu ya da eşiyse?

Bunlara hayır diyebilecek mi?

Diyebilecek miyiz?

Hatta çoğu zaman bunların yardımına koşmak kişiyi dünyanın en mutlu insanı yapmaz mı?

Hadi itiraf edelim, çoğumuz bazen böyle bir fırsatın hayalini kurarak kendimizden geçercesine mutluluk duymaz mıyız?

Bizi kurban olmaktan alıkoyacak hangi güç var?

Gördüğünüz gibi sınırlar iç içe, dengeyi tutturmak her zaman öyle kolay olmayabilir.

René Frelle Petersen’in “Onkel” filmini izlemiş olanlar neyden bahsettiğimi anlamıştır. Henüz ergen bir kızken anne ve babasını kaybetmiş olan Kris, kısmi felçli amcasıyla birlikte taşrada çiftlik işletmektedir. Amcasına karşı oldukça korumacı olan Kris, veterinerliğe de ilgi duymaktadır. Kentteki üniversiteye girerek veterinerlik bölümünü okumak istediği gibi, komşu çiftlikten genç bekâr bir adamla da yakınlaşmaya başlar.

Belli ki Kris’in hayattaki tek akrabası amcasıdır. Bu akrabasını sadece anne ve babasının yerine koymakla kalmıyor, onu bir tür yaşam alanın vazgeçilmezi durumuna da sokuyor.

Doğal olarak amcası dışındaki insanlarla fazla bir araya gelmemiş olması Kris’in insanlarla olan ilişkilerinde aksaklıklar ortaya çıkıyor.

Öyle ki Kris’in yabaniliğini ve korkunç yalnızlığını filmin her karesinde görürüz.

Yardımsever, fedakâr, korumacı olmak iyi hoş da yine de beni rahatsız eden bir şeyler vardı burada.

Terazide bir dengesizlik, bir kurnazlık, bir sömürü...

Amca tek başına kendine ve çiftliğe bakamayacak kadar engelli, doğru. Yine de yeğeninin kendi hayatını kurması için yardımcı olabilir. Ancak içinde kendisinin dâhil olmadığı hiçbir hayata sıcak bakmıyor, en azından bir şekilde olan seçenekleri bertaraf ediyor. Bunu zorla yapıyor demiyorum elbette, fakat neredeyse sonucunu adı gibi bildiği seçeneği sunmaktan da çekinmiyor. Örneğin, kahvaltıda Kris’in kızarttığı ekmeklerden vazgeçip bir bakımevine gitmiyor ya da bir yardımcı tutmayı ciddi düşünmüyor.

Eş adayı erkek arkadaşla arzu edilen romantik akşam yemeğinde bile amca aynı masada duruyor. Evet, amcanın sosyal bir ortama, muhtemelen yıllardır uğramadığı restorandın havasını soluması, yemesi ve içmesi onun için oldukça rahatlatıcı olmuştur. Yine de yeğenin ısrarlarına, ısrarla karşı çıkmamasına sömürünün kapısının araladığını sezinleriz. Yani demek istediğim, yalnız kalmaya bu kadar muhtaç iki kişinin ilişkilerinin başlangıcında bile amcanın kendinden ödün vermemesi ve fedakârlığı Kris’e bırakması, başkasının sevgisinin bir şekilde sömürü aracına dönüştürülebileceğini gösteriyor, bu bakımından anlamlı bir sahneydi ve elbette devamındaki ufkun manzarasına izlerken ki halleri de.            

Tahmin edebileceğiniz gibi Kris’in erkek arkadaşının ya da eş adayının tüm çabaları boşa çıkıyor.

Benzer şekilde üniversiteye girmesi için büyük çaba sarf eden veterinerinki de.

Kris’in bir gözü hep amcasında olduğundan kendi arzularını ve hayallerini feda etmekten çekinmiyor, hatta bundan bir tür haz bile alıyor.

Yani demek istediğim, bu iki karakter hayatlarına kaldıkları yerden devam edip mutlu ve mesut gibi gözükseler de uzun vadede kaybeden biri vardır, o da Kris’tir.

Sonuç olarak yapmak zorunda kalacağımız bazı fedakârlıklar sadece hayallerimizi değil hayatımızı da elimizden çalabilir. Bu tercih belki bazıları için kayıp beş ya da on yıl kadardır, ancak bazıları için bu kayıp gençliğin başındaki ömrün tamamıdır. Yeter ki sevgi bir tür sömürü aracına dönüşmüş olsun. 

Filmin künyesi:

Yönetmen: René Frelle Petersen

Senaryo René Frelle Petersen

Oyuncular: Jette Søndergaard, Ole Caspersen, Peter Hansen Tygesen, Tue Frisk Petersen

Yapım: Danimarka, 2019