“Bir fazla tabak sofrayı bir dağ gibi ezdi. ”
Tevfik Fikret, Küçük Aile
Yazının başlığını ’’Ekmek ve Gül’’ dergisinden aldım. İstanbul Esenyalı’dan bir emekçi kadının ifadesi. ‘’Ekmek ve Gül’’ dergisi/derneği kadınlarının başını çektiği “Okullarda 1 öğün sağlıklı, ücretsiz yemek her çocuğun hakkı” başlıklı imza kampanyası Mayıs ayından beri Kocaeli’nin farklı ilçe ve mahallelerinde açtığı stantlar, kurum ziyaretleri, ev toplantıları ile devam ederek Kocaeli sınırlarını aşarak yayılmaya başladı.
Çocuklar toplumun geleceğidir lafını herkes söyler, kimse bu söze itiraz etmez. Ancak geleceğimiz sağlıklı beslenemiyorsa bir sorun var demektir. Bir anne çocuğuyla markete girmeye çekinmeye başlamışsa artık sözün bittiği yerdeyiz gibi tumturaklı laflar etmenin zamanı gelmiş ve geçmiştir desek abartmış mı oluruz. Çocuk ya bir şey isterse korkusu ebeveynleri sarmış durumda. Elbette toplumun tamamı böyledir diyen yok. Emekçilerden söz ediyorum yani çalışmadığında evine ekmek götüremeyenlerden, çalıştığı halde yeterince ekmek götüremeyen ailelerdir mevzubahis olanlar. Yoksa tuzu kurular değil. Ekmek deyince sadece kuru yavan ekmek değil tabi. Bunu böyle anlayanların meclis tutanaklarına geçtiği de aklımızda. En tepelerde ''ekmek konusunu abartmayın'' dendiği de hafızalarda.
Çocuklarımız bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemek yerse okullarda, kıyamet mi kopar. Devlet bir öğün için elini taşın altına soksa o el taş altında mı kalır. Çocuk bu nihayetinde tüm toplumun geleceği.
"Ekmek ve Gül" dergisi okurlarının belli illerdeki dayanışma derneklerinin bu çabaları tüm toplum tarafından karşılık bulması beklenir bir şey ancak kimin umurunda olduğunu kampanyanın büyümesi ve yaygınlaşmasıyla göreceğiz.
Bu kapsamda ‘’bir öğün yemek her öğrencinin hakkı’’ talebini olabilecek her yerde yaygın çağrılar yaparak mücadeleyi örgütlemenin bir dayanağı yapabiliriz diyen Emek Partisi (EMEP);
‘’Geçilmeyen yollar, köprüler, uçulmayan havalimanları, yazlık kışlık sarayların gülleri, laleleri için ayrılan paranın çok az bir bölümüyle çocuklarımızı doyurabiliriz” diyen Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Sera Kadıgil’in İlköğretim ve Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nde “Tam gün eğitim veren devlet okullarında 1 öğün olacak şekilde öğrencilere ücretsiz gıda desteği sağlanır. Ayrıca tüm devlet okullarında, öğrencilerin sınırsız temiz suya ücretsiz bir şekilde erişebilmeleri için gerekli önlemler alınır” Kanun Teklifi; Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, mecliste yaptığı basın toplantısında yeni eğitim öğretim yılında, öğrencilere sabah kahvaltısı ya da bir öğün yemek verilmesi gerektiğini söyledi. Gergerlioğlu “Birçok çocuk okula aç gidiyor. Okullarda çocuklara sabah kahvaltısı ya da bir öğün yemek verilmeli. Bu konuda bir adım atılmalı” sözleri TBMM'de bir hoş seda olarak mı kalacak. Sera Kadıgil’in ‘’Kanun Teklifi’’ sade bir teklif olarak mı kalacak! Göreceğiz.
''Biz en çok çocukların belediyesiz’ sözümüzün arkasında durarak çocuklara yönelik hizmetlerimizi artırarak sürdüreceğiz. Çünkü onlar bizim geleceğimiz, onların elinden tutmak zorundayız” diyen Ankara’da Çankaya Belediyesi bir ilki hayata geçirerek ilkokul ve ortaokul çağındaki 3 bin çocuğa ücretsiz 3 çeşit öğle yemeği dağıtacağını duyurdu.
Çankaya Belediyesinin bu uygulaması ne kadar yaygınlaşacak bunu da göreceğiz. Çankaya Belediyesinin örnek davranışı çok güzel ancak bu belli belediyelerin belli sayıdaki öğrenciye dağıtacağı öğünlerle çözülebilecek bir sorun değildir. Ancak kıymetlidir. Devletin bunu bir TİP milletvekilinin teklifinde olduğu gibi yasayla yapması gerekmektedir. Mevzuu Ramazan ayında ülkenin hemen her yerinde düzenlenen iftar çadırları türünden çözümlerle olacak iş değildir. Ortada bir beslen(eme)me sorunu vardır. Ortada bir yoksulluk sorunu vardır.
Derin Yoksulluk Ağı’nın saptamalarına göre;
‘’İlkokul ve ortaokul düzeyindeki çocukların beslenme durumu; fiziksel gelişim, sağlık, öğrenme ve bilişsel kapasite, okul devamlılığı ve akademik başarı düzeylerini etkiler.
Okul beslenme programları okula devamlılığı artırmak, öğrenmeye açıklığı artırmak ve beslenme düzeyini
iyileştirmek yoluyla çocuk gelişimini destekler.
Yoksulluk koşullarındaki çocuklar için okul sağlık ve beslenme programlarının okula devam süresini 2, 5 yıl uzattığı bulunmuştur.
Besleyici okul gıdaları okul kayıt oranlarını ortalama %9, okula devam oranlarını %8 artırmaktadır.
Okul beslenme programları kız çocuklarında anemi riskini %20 azaltmaktadır.
Okul beslenme programları eşitlik ve içerme konusunda en etkili iki yöntemden biri olarak bulunmuştur. (diğeri nakit para destekleri).
Okul beslenme programları için harcanan her 1 euro, ülke ekonomisine 9 euro değerinde geri dönüyor. ’’
Bir fazla tabağın insanları dağ gibi ezdiği günlerde başta ebeveynler olmak üzere öğretmenlerin ve sendikaların, derneklerin, muhtarların, belediyelerin, toplumun tüm kesimlerinin üzerine düşen görevler unutulmadan, bunun basit bir öğün geçiştirmesi değil , bir gelecek sorunu olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir diye düşünüyorum. Bir yoksulluk edebiyatı ya da merhamet duyguları üzerinden değil bir sosyal hak olması bakımından sahiplenilmeli.
Yazının başlığına konu olan emekçi kadın diyor ki; “Çocuklarımın beslenmesine hiçbir şey koyamıyorum, yeterince beslenemiyorlar. Her gün ekmek arası bir şeyler yapıyorum, ekmek arası ekmek yiyorlar. Çünkü ekmek arasına koyduğum gıdaları o kadar az koymak zorundayım ki, hem yarına arttırabileyim hem de diğer çocuğun beslenmesine de kalsın. Artık dışarıdan bir şey almak çok zor, önceden en azından süt veya meyve suyunu alabiliyordum, şimdi onu bile her gün alamıyorum. Markete girsem çocuklarla, gözleri hep başka şeylerde kalıyor. Onların istediğini alamayınca daha çok zoruma gidiyor”
Çocuklara kıymayın efendiler hiç değilse bir öğün sağlıklı ve yeterli yemek yesinler...