Taksim'de görkemli bir başkaldırı var; toplum değişiyor ve değiştiriyor. Özellikle İstanbul merkezli bir başkaldırı bu ve 10 gündür de sürüyor.

Polisin şiddeti sonucu toplam insanlar öldü ve yüzlerce kişi yaralandı. Ancak Türkiye genelinde milyonların kendiliğinden gelişen mücadelesi giderek hükümeti tehdit ediyor.

İstanbul'da günün 24 saati canlı bir direniş var ve bu gösteriler on binlerin gönüllü olarak görev aldığı, aksamları yüz binleri, hafta sonları ise milyonları bulan kalabalıklara  dönüşmüş durumda.

Gezi Parkı'nın yıkılıp AVM yapılma kararı, 10 yıldır biriken anti-AKP öfkesinin bardağı artık taşırmasıdır. İlk önce devletin kurumları ele geçirildi; sonra sermaye sahiplenildi ve bu yeni sermaye de devletin olanaklarıyla büyütüldü; Beyoğlu'ndaki masa ve sandalyeler kaldırıldı; içki yasaklandı; eğitim sitemi değiştirildi; Alevilerle alay edildi; Kürtler vuruldu ve kandırıldı; ordu hizaya getiridli ve polis AKP'nin korum kalkanına dönüştürüldü; okullara el atıldı; özel yaşama müdahale edildi; giyim-kuşam ve yeme-içme gibi özel hayata dair olan her şey dinsel yaşama uyarlanmaya çalışıldı…

Ve halk patladı. Gezi ve Taksim bir alev oldu. AKP hükümmeti, tüm ezilenleri birleştirdi.

Ulusalcılar, Kemalistler, Kürtler, Komünistler ve Müslümanlar aynı amaçlar için alanlarda omuz omuza direniyorlar. Her şey sokakta mücadele içerisinde öğreniliyor ve uygulanıyor. Bir toplumun devrimci değişimi de burada yatıyor zaten ve birilerinin tahsis ettiği hakların bir kıymeti harbiyesi de olmuyor bu yüzden.

Taksim direnişi bir çığır açtı. Bugün en az iki milyon kişi Taksim'e giderek direnişçileri izyeret ediyor, onlara destek veriyor. Şu anda Gezi Parkı'nda ve Taksim'in her bir sokağında en az iki milyon insan var; insan seli sloganlar, şarkılar, gösteriler, oyunlar, konuşmalar, yürüyüşler, toplanılan imzalar ev türlü eylemlerle hükümet istifaya çağırılıyor.

Taksim'de devlet yok, bir hafta gibi kısa bir sürede komünal bir yaşam inşa edilmiş durumda. Solun bütün renkleri orada, Kürtler orada, Antikapitalist Müslümanlar orada…

Bu direnişten politikacılar da medya da tokadını yedi. Ve Sokakta, meydanda, mevzilerde verilecek kavgalarla hayatın değiştirilmeyeceğine inanların bu fikirleri iflas etti. "Hayat ve gelecek kendi ellerimizle kurulacak!" şiarının adımı İstanbul'da atıldı ve Türkiye'ye yayıldı.

33 yıldır Kürt halkını seyre dalanlar uyandılar ve kuşkusuz bu direnişi de Kürtlerin mücadele taktiklerinden öğrendiler, Taksim'de uyguladılar.

Taksim'i Tahrir'e çevirenleri selamlamak gerekiyor; ancak unutulmamalı ki Tahrir bir diktatörü devirmişti. Bizim daha çok işimiz var. Tahrir'i şişirerek veren dünya basını, Taksim'i çarpıtarak, eksik bir şekilde veriyor.

Direnişteki tüm kesimlerin diz çökmeyeceğini ve haramilerden hesağ soracağını gördüm ben. Hareket gelişiyor, niteliği değişiyor, serpiliyor ve yayılıyor. Bundan sonrasını mücadelenin seyri ve tarafların taktiksel başarıları belirleyecektir.

Bu direniş bir hak ve özgürlük arama mücadelesidir, insan olma kavgasıdır.

AKP, bu başkaldırıyla birlikte hiç beklemediği bir anda büyük bir şamar yedi. Kimse imdadına yetişmedi, yetişemedi.

Sultan Süleyman'a kalmayan bu dünya, yeni yapılacak köprüye 'Yavuz Sultan Selim' adını veren Başbakan Tayyip Erdoğan'a da kalmaz.

Taksim Gezi Parkı'ndaki direniş on binlerce ezilene umut oldu. Alanın yüzde 90'ını gençler doldurmuş durumda, direnişte ön saflarda onlar var.

Devlet Taksim ve Gezi Parkı'nda yok; halk alana el koymuş durumda. Bu bir isyandır. Her rengin içinde olduğu bu isyan sisteme karşıdır.