Bu şehrimiz 30 ile 60 bin nüfuslu bir şehir olsun. Havran, Sındırgı, İznik, Bolvadin, Beypazarı, Derinkuyu, Zara, Uludere, Yayladağı, Boyabat gibi bir şehir olsun konu edeceğimiz şehir. Önce buralardan başlayalım sonra daha büyük şehirlere doğru adım adım gideriz.

Buraya bir belediye başkanı seçtik. Bu başkan seçildiği gece temaşa bittikten sonra aynaya bakıp şöyle demeli kendine;

Ben Müslüman bir adamım, çalmayacağız, çaldırmayacağız yoksa cehennemde cayır cayır yanarım.

Ya da;

Ben sol, sosyal demokrat bir adamım çalmayacağız, çaldırmayacağız yoksa onurum şerefim değerlerim, izzeti nefsim ile nasıl hesaplaşabilirim, bu toplumun yüzüne nasıl bakabilirim. Boşuna mı o kitapları okudum, o duygu yüklü şarkılar dinledim?

Ya da;

Ben ülkücü bir adamım çalmayacağız, çaldırmayacağız Bir Türk’e yakışır şekilde, Türk töresine uyacağım, ha çaldın, çaldırdın ha vatanı sattın ikisi de bir. Allah şaşırtmasın!

Ya da;

Ben bu toprakların insanıyım, sadece insanım, onurum, haysiyetim, ailem, atalarım, köklerim var. Çocuklarım var, çalmayacağız, çaldırmayacağız yoksa bu köklerime nasıl sadık kalabilirim?

Ya da;

Ben demokrat bir insanın hukuka, insanlar arasındaki eşitliğe, toplumun refahına inanıyorum, çalmayacağız, çaldırmayacağız yoksa inandığım şeylere ihanet, hukuka karşı suç işlemiş olurum.

İşte belediye başkanını motive eden değer ne ise onun adına aynaya bakıp çalmayacağına ve çaldırmayacağına söz, yemin, ant verirse mesele büyük ölçüde çözümlü olur. Şehrin kaderinin yol haritası belirginleşmiş olur.

NÜFUS-EV

Bu adımı attıktan sonra çok basit veriler gerekir. İlçede kaç kişi yaşıyor. Kaç hane var? İlçenin kaç evi tadilata ihtiyaç duyuyor? İlçeye kaç kişi geri çağırabiliriz?

İnsan odaklı, aile odaklı çalışmanın başat meselesi evdir. Öncelikle ev meselesi çözülmelidir. Belediye ev inşa etmeli mevcut evleri tadilattan geçirmeli, ilçeye geri dönüşün barınma ayağını çözmeye aday olmalıdır.

Ev algısı Türkiye'de problemlidir. Ev demek 120 metrekare ila 200 metrekare anlaşılmaktadır. Dünyada öyle büyük ev kültürü yoktur. Evin her metrekaresini işe yarar kullanmak gerekir. Öyle ise büyük ev kullanışlı değildir. Bu sebeple şu soruyu soralım: Ev ne için var? Gösteriş için mi? Komşuda akrabada var ben de ondan aşağı kalmayım. Büyük olsun, şanım yürüsün? Ne yani büyük ev ne işe yarayacak? Isıtamazsın, temizleyemezsin, temizlesen ciddi zaman vereceksin, bakım, tadilat konusunda problem yaşayacaksın, deprem faktörü var. Evinizin her metrekaresini kullanabiliyor musunuz? Buraya bakmak gerekir, bu sebeple büyük ev iyidir hangisi doğru değildir.

Belediye 70 metrekarelik bahçeli ve “şehir hayvancılığına” müsait evler yapmalı. Bugün 10 bin ev üretmenin maliyeti küçük bir rakamdır.

Belediye imardan %40 toprak alıyor. İmar izni bedeli, çevre ve temizlik vergisi artı vergi alıyor. Bu rakamlar dünya kadar imkân ve olanaklar eğer bu imkanlar halka dönecekse devasa bir halk için hibe oluşur. Yani belediyede para çok.

Belediye hemen EV Anonim Şirketi kurmalıdır. Bu şirket hem inşaat malzemesi üretip ucuza halka satacak hem de şartları yerine getirene inşaat sürecinde iş makineleri kiralanacaktır. İnşaat işçisi çalıştıracaktır. Marangozluk atölyeleri oluşturarak, pencere kapı üretecektir. Bu marangozluk atölyeleri mobilya üretecektir. Bu ayrıca devasa bir istihdamdır.

Başka yol ise kendisi anahtar teslim ev yapıp yurttaşa verecektir.

Ev için ne lazım?

Arsa lazım; belediye arsayı zaten veriyor.

İmar planı lazım; belediye bünyesinde mühendis zaten çalışıyor.

Proje lazım.

Hafriyat lazım; belediye iş makineleri var. Şehir Ev Anonim Şirketi kurmuş belediye, bünyesinde zaten bu ekipmanlar var.

Malzeme-tesisat,

İşçilik,

Sigorta,

Başka ne lazım? Kabaca bunlar gereklidir. Bunlar da zaten belediyenin kurduğu anonim şirkette var. Peki bu şehirde yaşayan müteahhit, mühendis, inşaat işçisini rahatsız eder mi? Ne münasebet, şehir bu, aksine piyasayı canlandırır. Belediye bir ticari aktör olarak piyasaya girmesiyle rekabeti, kaliteyi ve piyasayı hareketlendirir. Rasyonel planlama ve eşyanın tabiatına uygun hareketlerdir. TOKİ'yi düşünün misal. Tabii ki TOKİ'nin halka dönük yüzünü düşünün demek istediğim…

Her vatandaş bir gelir kapısıdır. Bu itici bir cümle gelebilir ama meseleyi rasyonalize etmek, hani kaynak gibi sızlanmaların önünü kesmek için diyorum bunu.

Belediye, 20 yıl garantili kiralık ya da mülk satma temelinde konut üretecek, ayrıca şehirdeki konutları onaracak ve gelecek göçün barınma problemini çözecek. Bunun için birçok metot var. Mesela 50 bin TL arsa bedeli öde 20 yıl otur evde, artı 20 yıl daha garantili. Ya da kira öder gibi ev sahibi ol. Bunun yolu yöntemi çok.

Aşamalı beş yüzer konut üreterek evlenecek olanlara, kiracılara ve büyük şehirlerden ilçeye göç edeceklere ev vermelidir.

Bu evler dediğimiz gibi 70 metrekare bahçeli evlerdir. “Şehir hayvancılığına” müsait evlerdir. Şehir hayvancılığı fikri Lütfi Bergen’e aittir. Bu kümes hayvancılığını , 3-5 koyunu, 2 ineği kapsayan bir önermedir. İlçeye göre, şartlara göre coğrafyaya göre güncellenebilir. Benim önerim daha çok kümes hayvancılığından yanadır. Ayrıca her şehrin kendine özgü hayvanları vardır. Onları beslemeye dayalıdır.

Belediye ev inşa eder, isteyene eş bulur bulur, evlendirir, düğün yapar ve dahi mobilya verir. Zira evler temel beyaz eşyalı ve mobilyalıdır. Standarttır.

İlçede yaşayanların ev sorununa çeki düzen verildikten sonra, büyük şehirde hemşeriler aşamalı olarak şehre davet edilmelidir.

Diyelim müzmin bekarlar ilçede az değil onlar dışlanacak mı? Elbette hayır, 35 metrekare ev mutfak banyo tuvaletten oluşan toplu konut yaparak bu soruna cevap vermiş oluruz.

Belediye ev verdi, evlendirdi, evleri tadilattan geçirdi. Geriye göçü sağladı. Sağ olsun.

Peki bu şehirde ne iş yapacak insanlar? İş, aş meselesi nasıl çözülecek, onu da gelecek yazıda konuşalım.