Roberto Bolano 1953 Santiago doğumlu Şilili yazar. Her okurun yazarı ya da yazarları olur, ama o yazar bazı okurların yazarları arasında olmasa da bazı kitapları aynı okurun baş tacı niteliğinde olabiliyor. Roberto Bolano, bir okur olarak benim için de öyledir. Yazarım değil belki (en azından şuana dek çevrilmiş kitaplarının çoğunu okumuşluğum, bir göz atmışlığım var, bu yüzden rahatça böyle bir kanıya varabildim, ama yirmi sene sonra aynı kanımı sürdürür müyüm yine, işte bunu bilmiyorum), ama Vahşi Hafiyeler gönlümde ayrı yeri olan bir roman.

Severek okudum, şöyle ki kendi yazı serüvenim açısından bu romandan çok şey de öğrendiğimi söyleyebilirim.

Vahşi Hafiyeler, kahramanlarının deyişiyle grup ya da hareket değil çete, sahiden çete; şair ya da şair adaylarının Latin Amerika şiirini değiştirme çabalarını ya da hayatta kalma mücadelelerini konu edinen bir roman. Doğrusu söylemem gerekirse, Damardan Gerçekçilik Akımı benim de içimi acıttı, romanı okuyanlar neyden bahsettiğimi anlayacaktır. Uliyes Lima, Juan Garsiya Modero, Arturo Belano, Alamo, Maria ve dahası ve fon olarak bazen adı geçen ezeli düşmanları Oktavio Paz.

Sefillik, ruhsal yalnızlık içindeki birkaç şiir severin yaşadığı hayal kırıkları… Ve tabii Oktavio Paz’ın imparatorluğuyla Pablo Neruda’nın ki arasında sıkışıp kalmış durumları, onların deyişi (Peral Bayaz çevirisinden).

Bolano’nun hayatına göz gezdiriyorum (bunun için internet kâfi); bekçilik, mevsimlik işçilik, bulaşıkçılık ve daha neler de neler… Aslında benim gençliğimde (hâlâ gencim) yaşadıklarım pek parlak sayılmaz, tam da benim yazarım olmalıydı diye düşünmüyor değilim şuan hani, ama dediğim gibi, benim gönlümde yatan kitabı Vahşi Hafiyeler, diğerleri değil.

Romanın dili ve yöntemi o kadar gerçekçi ki, tek bir satırına bile inanmamak neredeyse imkânsız. Elbette ki sonuçta bu bir roman, kurgu, yine de okurken gerçekliğine inanmak istedim ve inanmamak için hiçbir neden görmedim.

Bu arada romanda öyle uzun betimlemeler, şiirsel dizeler bekleyenler (Proustvari) hayal kırıklığına uğrayacaktır, bu romanı büyük yapan da aslında tam da bunların hiçbirinin olmamasıdır.

Yeni yetmelerin kaleminden çıkmış günlükler, röportajlar; bu kadar pırıl pırıl ve doğal bir dille yazılmış başka bir roman var mı, sahiden bilmiyorum. Yani kanımca Vahşi Hafiyeler muhteşem dizeler kurmadan da büyük romanların yazılabileceğini gösteren en güzel örneklerden biridir.

Neticede yazar her ne yazıyorsa, amaç okurunu yazdıklarına inandırmaksa eğer, bir okur olarak bu romanda geçen her bir satıra inandım. Sizlerin inanıp inanmayacağınız ya da sevip sevmeyeceğiniz sorusuna gelince, sonuçta Bolana büyük bir yazar, elbette başka kitaplarındaki başka satırlarla da olsa sizi ve siz zor beğenen okuru, boğazınızdan kıskıvrak yakalayabilecek yetkinlikte birisi, benden söylemesi...