Covid-19 salgınının dünya çapında korkutucu boyutlarda yaygınlaşması bazı tartışmaları da ortaya çıkardı. Acaba kapitalist sistem Corona tarafından yıkılacak mı? Şaka gibi. Yüzyıllardır insanların büyük bedeller ödeyerek yıkamadığı kapitalist-emperyalist sistemini bir metrenin milyarda biri kadar fiziksel hacmi olmayan bir virüs mü ortadan kaldıracak? Hemen belirtelim ki, böyle bir şey olmayacak. Zira kapitalizm üretim aletlerinin özel mülkiyeti ile üretimin toplumsal niteliğinin temel çelişkisine dayanan toplumsal bir sistemdir. Yani üretim aletlerinin sahipleri bizzat onları kullanan emekçilerin eline geçmedikten, üretenler tarafından toplumsal yönetim hayatın tüm alanlarında, sosyalizasyonun sağlanmadığı koşullarda köklü bir değişiklik olmayacak.
Yaşadığımız Pandemi (küresel salgın) birçok gerçekliliği çok açık bir şekilde gün yüzüne çıkardı. ‘’Kör kör parmağım gözüne’’ misali, dünyada hüküm süren kapitalizmin tüm mitleri tel tel dökülmeye başladı. Başta ABD olmak üzere tüm kapitalist ülkelerdeki sağlık sisteminin iflas ettiğini, özel sağlık sigortalılığının ne kadar içinin boş olduğunu her gün biraz daha fazlasıyla yaşayarak görüyoruz. Dünyaya ilham verecek refah modeli iddiasındaki AB (Avrupa Birliği)‘de de durum içler acısı. Şimdiden İtalya ve İspanya’da yaşam adeta durma noktasında. Bu ülkelerde hükümetler topluma hiçbir konuda umut olmadığı gibi, özellikle sağlık krizi konusunda hiçbir çözüm önerisi geliştiremez hale gelmişlerdir. Almanya’nın başını çektiği AB’den sınırları geriye çekilmesi sözleri telaffuz edilmeye başlandı bile. Öyle ya, İtalya’nın imdat çağrılarına en fazla yardımı AB’nin ‘’kardeş’’ ülkeleri değil, beğenmedikleri, küçük ülke diye önemsizleştirdikleri Küba ve virüsün ‘müsebbibi’ Çin sağlıyor. Dolayısıyla ekonomik liberalizmin inandırıcılığını yitirdiğini Corona virüsü sayesinde fazlasıyla görmüş olduk.
Virüsün etkisinin ülkemizde de yansıması diğer tüm kapitalist ülkelerdekinden farklı değil. Salgının ekonomik hayata yarattığı bunalımı gidermek için maliye bakanlığının açıkladığı 100 milyarlık yardım paketinin 98 milyarı işverenlere, kalan 2 milyarı 2 milyon aileye… Yani devletin yardım paketinin %2’si milyonlarca yoksula, %98’İ bir avuç zengine…
Sokağa Çıkma Yasağı Bir An Evvel Uygulanmalıdır
Bilim kurulu üyeleri ve bu konudaki diğer aklı selim uzmanların açık bir şekilde sokağa çıkma yasağını hükümete önerdiği halde, hükümet halka ‘’evde kalın’’ cümlesini rica ile telaffuz ediyor. Öyle ya! İnsanların evde kalması kanuni bir zorunluluk olursa hükümet, halkın tüm yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalacak. Oysa, 5 milyona yakın göçmeni ve 40 milyona yakın her türlü yaşamsal ihtiyaçlarından yoksun fakirleriyle ülkemizde virüsün gün geçtikçe korkutucu boyutlara varacağını söylemek için bilim insanı olmaya gerek yok. Virüsün yakın mesafede insanların birbirine çok çabuk bulaştırdığı ve tedavisinin oldukça meşakkatli olduğunu düşünürsek, sokağa çıkma yasağının bir an evvel uygulanmasının ne kadar elzem olduğu ortadadır. Şüphesiz, sokağa çıkma yasağının uygulanabilmesinin önemi kadar, onun bedelinin karşılanması da o kadar hayatiyet taşımaktadır. İnsanlara ‘’evde kalın’’ demekle olmuyor. Evde kalan insanların elektrik, su, doğalgaz, telefon faturalarının bedeli, gıda ve temizlik ihtiyaçlarının temini de yine devletin sorumluluğundadır. Sokağa çıkma yasağını uygulayan ülkeler, insanların tüm yaşamsal ihtiyaçların karşılamak zorundadır. İktisat bilimine göre ‘’ihtiyat akçesi’’ olarak ayrılan para böylesi zor günler içindir. Deprem olunca para ver, virüs olunca para ver… Sosyal devlet niye var?
Çözüm Kamucu Sağlık Anlayışındadır
Dünya çapındaki salgın virüsün ortaya çıkardığı bir gerçek de, kapitalist sistemin ifade biçimlerinden biri olan özel sağlık sisteminin insanların sağlık sorunlarına çözüm olmadığı hakikatidir.
En son, özellikle İtaya ve İspanya örneğinde gördüğümüz gibi devlet özel hastaneleri kısmi olarak da olsa kamulaştırmak zorunda kaldı. Bu gelişme bize kamucu sağlık sisteminin, ekonomik yönden yoksul halk kitlelerinin sağlık sorunlarının çözümünde en adil ve daha doğru bir sistem olduğunu gösterdi. Çünkü toplumsal eşitsizliklerin yoğun bir şekilde her alanda kendini gösterdiği sömürü toplumlarında kamucu halk sağlığı politikası tüm alanlarda uygulanmaya geçirilmelidir. Toplumcu sosyal devlet olmanın gereği, mevcut eşitsizliklerin asgariye indirmektir. Eğitimin, sağlığın ve güvenliğin tüm ülke insanlarına ayrıcalıksız ücretsiz olması sosyal devlet olmanın en belirleyici ve önemli koşuludur.