CHP, şu anda 'karma' bir parti görünümü veriyor. Hem devletçi çekirdek var hem de değişimden etkilenen orta sınıfların sözcüleri...

Partilerin aday listelerindeki en büyük değişimin (özellikle de siyasi dönüşüm açısından bakıldığında) muhtemelen CHP’de olduğunu ve bu nedenle de CHP listelerinin özel bir yoğunlukla tartışıldığını söyleyebiliriz. AK Parti’nin listelerinde isimler bazında değişiklikler ve ‘rotasyon’lar olsa da bunların AK Parti’nin siyasi çizgisinde bir değişime işaret ettiği söylenemez. Lider kadrosu aynen duruyor. Daha açıkça söylemek gerekirse Tayyip Erdoğan’ın etrafında oluşan birlik her zamankinden daha fazla…
CHP’de durum çok farklı. Geçen seçimlere giren CHP yönetiminden Baykal dışında fazla isim yok, olanların da Baykalcı çizgiyi sürdürme potansiyelleri yüksek görünmüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2007 seçimleri sırasındaki krizin öne çıkan isimlerinin büyük oranda sahneden silindikleri söylenebilir. Düne kadar asker eksenli siyasetin omurgasını oluşturan ve ‘değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek’ bir görüntü veren siyasi aktörlerin büyük bölümü, bir yılda adım adım tasfiye edilmiş durumda. 

Haberal ve Aygün
Bu durum, ‘değişim bardağının dolu tarafı’nı ifade ediyor. Başka bazı isimlere bakıldığında ise “CHP değişmiyor” izlenimi oluşabiliyor. Bazı Ergenekon sanıklarının aday olması, Mehmet Haberal gibi solla hiçbir dönemde ilişkisi bulunmamış bir ismin aday gösterilmesi, daha da öteye gidilerek MHP’li olduğunu sık sık dile getiren Sinan Aygün’ün de seçilmesi garanti sayılabilecek bir yere konması, “CHP değişmez” diyenlerin de kendi açılarından haklı sayılabileceklerine işaret eden bulgular… (‘Geleneksel devletçi’ çizginin temsilcilerinden olan Süheyl Batum’un listelerin hazırlanmasında kilit bir rol oynaması da durumu anlatmaya yeterli görünüyor.)
Türkiye’nin değiştiği, toplumsal sınıfların ve kültürel vizyonun yeniden şekillendiği, ekonomisinin büyüdüğü bir gerçek. Dış ticaret hacmi Gümrük Birliği’ne girdiği 1996 yılından bu yana 10 misline yakın arttı. İthalatı ve ihracatı bu kadar artan ve dışa açılan bir ülkenin siyasetinin aynı yerde durmayacağı bir gerçek. AK Parti bu büyümenin ve değişimin temsilcilerinden birisi olarak ortaya çıktı. CHP ise özellikle AK Parti’nin tek başına iktidar olduğu 9 yıl boyunca sırtını ordu merkezli devletçi siyasetlere dayadı. Baykal, bir kaset kazasıyla gitse bile asıl nedenin, izlediği siyasetin artık toplumda güçlü bir zemininin kalmaması olduğu açıktı. 

Türkiye değişirken
CHP yönetiminin ana omurgası; bugüne kadar asker ve sivil bürokrasiye dayanıyordu. Siyasi başarısızlıklar ve CHP tabanındaki değişim Kılıçdaroğlu seçeneğini öne çıkardı. Kılıçdaroğlu, elinden geldiğince, daha ‘sivil’ sayılabilecek isimlere yönelen bir yaklaşımı benimsedi. Bu noktada CHP politbürosu yoğun bir direniş gösterdiyse de parti örgütü onlara fazla itibar etmedi. CHP, şu anda ‘karma’ bir parti görünümü veriyor. Hem devletçi çekirdek var hem de değişimden etkilenen orta sınıfların sözcüleri. CHP, parti örgütündeki ve seçmen tabanındaki farklı eğilimleri olabildiğince göz önünde bulunduran pragmatist bir sentez yapmaya çalışmış gibi görünüyor… CHP’nin seçilebilecek sıralardan en yüksek oranda kadın aday gösteren parti olduğu yönünde değerlendirmeler de yapılıyor, bu oranın Meclis’e nasıl yansıyacağını hep birlikte göreceğiz…
“CHP, adına uygun bir sosyaldemokrat muhalefet izleyebilir mi? Yoksa yeniden devletçiliğe mi döner?” gibi yıllardır yanıt aradığımız sorulara, 12 Haziran sonrası oluşacak Meclis’te de yanıt aramayı devam etmekten başka yapabileceğimiz şey yok. Bekleyelim ve görelim…
Not: Dünkü yazımda BDP’nin desteklediği 38 adaya bakarak bir değerlendirme yapmıştım. Halbuki 61 aday vardı, üstelik aday konulmadığı söylenen İzmir ve Ankara’dan da adaylar belirlenmişti. Düzeltir, özür dilerim...