“Auschwitz’den sonra şiir yazmak barbarlıktır.”
Theodor Wolfgang Adorno

Biz dünyalılar biliriz ki, “…den sonra” “yaşamaya değecek pek az şey kalmış…” hissini insana yaşatan tarihler saymakla bitmez bu gezegende. Biz Türkiyeliler biliriz ki “…den sonra” şiir/yazı yazmanın barbarlık olduğu tarihlerin çetelesi epey kalabalıktır bu ülkede.

Dün, bu tarihlerden biriydi. Dün, tam yirmi haneye “ateşten bir top” düştü bu ülkede. Kuyruğuna hiç sorgulanmamış aidiyetlerin kanlı dilini, açıktan edilen intikam yeminlerini takmış, aramızda yine bu ateşten top dolaşıyor şimdi.

Kürdün Türke bakışında, Türkün Kürde bakışında bu ateşten topu, bu nefreti, bu intikam isteğini yakalarsanız bu günlerde, bilin ki yine başardılar, bilin ki yine özgür siyasetin ve demokrasinin önünü layıkıyla kapatıp, çözümsüzlüğü ve savaşı iki halkın “değiştirilmesi teklif bile edilemez” kaderi olarak sundular.

Siz Türklere, apartman girişinde sıklıkla karşılaştığınız Kürt “ama iyi birisi” olan komşunuzun eşiyle-dostuyla konuştuğu “bilinmeyen dil” tahammül edilemez geliyorsa bugün, bilin ki layıkıyla başardılar.

Siz Kürtlere, üst katta oturan Türk komşunuzun gece yarısından sonra yaptığı gürültü her zamankinden daha rahatsız edici geliyorsa bugün, bilin ki layıkıyla başardılar.

Ve bilin ki, başardıkları şey geçici bir yanılsamadan ibaret değil. Bir ülkenin ruh halini tümüyle değiştiren, “kan”ın davasını size haklı bir davaymış gibi gösteren, geri dönüşü/tamiri çok zor olan bir kırılma bu benimsettikleri.

Bilin ki, başardılar.

Bir de, lütfen, şunu bilin: Bu tahammülsüzlük, bu kırılma, “bizden olmayan”a daha çok küfür etmemizle, “öteki”nden daha çok nefret etmemizle düzelmeyecek.

Bu savaş, iki taraftan birisinin askeri zaferiyle çözülemez, çözülmeyecek.

Velev ki çözüldü, “sizin tarafınız” kazandı, bu kadar kan hiç kimsenin elinden kolay çıkmayacak. Ama on yıl sonra, ama bir asır sonra (mutlaka bir gün), hiç değişmez sandığınız kurallarınızın altüst olduğu bir dünyanın insanları yargılayacak ve mahkum edecekler sizi. Hiç değişmez sandığınız kurallar, tarihin ileriye doğru engellenemeyen akışında kaybolacaklar zamanla…

Hep olduğu gibi, bir savaşın sıfır kazananı ve iki kaybedeni olacak, insanlık “savaş” kavramını milyarlarca kurbanını anarak mahkum edecek çünkü.

Bilin ki, bu savaş ölmekle/öldürmekle bitemez, bitmeyecek.

Bu ülkenin onüç hanesinde bugün, kendisini vatana feda etmeye hazır onüçlerce insan intikam yemini ediyor çünkü.

Bu ülkenin yedi hanesinde bugün, yitirdiği yoldaşının, kardeşinin ayak izlerini takip eden yedilerce insan dağa doğru yürüyor çünkü.

Bilin ki, bu savaş askeri bir zaferle sonlanamaz, sonlanmayacak.

Ölen asker analarının, oğlunu vatana feda etmektense devletin yakasına yapışıp “Benim oğlum ne için öldü?” diye sormasıyla kurulacak barışın dili.

Ölen gerilla analarının, bir diğer oğlunu dağa uğurlamaktansa PKK’nin yakasına ovada siyaset yapması için, devletin yakasına da demokrasinin bütün kanallarını açık tutması için yapışmasıyla büyüyecek barışın dili.

Böyle atılacak barışın temelleri. Ancak ve ancak, böyle bozulacak dönüşüme ayak direyenlerin ezberleri.

Ancak ve ancak böyle atılacak, artık “başaramayacakları” bir ülkenin temelleri.