Ölüm varlığı gereği ibret alınası bir durum.

Irkçılık kör edici bir illet…

Arap toplumunda malum kavmiyetçilik, ırkçılık, kabilecilik İslam gelmezden evvel çok yerleşmiş bir yapı, öyle ki bazı Arap kabileleri, mezarlığa gidiyor ve kendi bireysel çokluklarıyla övünmek için, ölülerini sayar hale geliyor. Ölüm gibi ibretlik bir olay ise ırkçılık karşısında manasını yitiriyor. Irkçılık ölümü dahi öldürüyor. Bu nedenle bugün Kürtler ve Türkler savaşsın isteyenler, 20 insanın bu savaşta ölmesine rağmen, ya 7 PKK'lıyı ölüden, acıdan sayıyor ya 13 askeri, ölüden, acıdan sayıyor; nereden bakarsak bakalım acı!

Ölü saymak, katil aramak, ırkçı ilan etmek, PKK'lı ilan etmek vs. Barış isteyenin yöntemi bu olmamalı. Ortada savaşa neden olan üç ayrı etken var:

1. TSK içindeki Kürt-Türk savaşı bitmesin isteyen, kâh PKK ile kâh dış güçler ile temasa geçen, PKK'nın "eylem(cinayet) sürecini bile bile gencecik erleri o dağlara gönderen" rütbeliler. Bunlar sadece 13 ölümüz var diyenlerdir ve barışa uzaktırlar. (Aynı kişiler, bugün PKK'nın varlığının bir nedenidir, zira PKK yokken, Kürt halkına yapılanlar, belgeli, şahitli ortadadır.)

2. Barış istiyoruz, düz ovada siyaset yapmak istiyoruz, seçilme hakkı istiyoruz dedikten sonra seçildiği halde Meclis'e gelmeyen, PKK'nın eylemlerine (cinayetlerine) eleştiri getiremeyen BDP'liler. Bunlar da sadece 7 ölümüz var diyenlerdir. Ve barışa uzaktırlar.

3. Kabul edelim; Demokratik Açılım ile barış için düğmeye basan fakat daha anadil konusunda "Tek dil Türkçe'dir" diyerek, eline yüzüne bulaştıran Ak Parti hükümeti.  Bunlar sadece "kuru ve resmi" başsağlığı dileyenlerdir. Ve barışa uzaktırlar.

Bir de 4. şık var; barış isteyenler, barışa yakın olanlar! Ölü saymayanlar, saydığında “20 eve ateş düştü” diyenler, eline silah almayanlar, alanı kınayanlar, şiddete karşı duranlar... Peki, kim bunlar? Sorun zaten bu! Barış isteyenlerin bir çatısı yok. Barış için en elzem durum bu; gerçekten barış isteyenlerin bir çatı altında, silahsız, sivil, istekli örgütlenmeleri, gerekli olan bu ama maalesef eksik olan yine bu!

Köşe yazısı, televizyon programı, sosyal ağ iletisi konforundan sıyrılıp, sivil itaatsizlik eylemleriyle sokağa dökülecek, barış isteyen insanlar lazım. Yok, işte başka türlü çözüm yok, baktık, gördük, denedik; yok!

13 gencecik Türk evladı öldürüldü, 7 Kürt evladı öldürüldü; “acının beni-seni yok" niye öldü bu çocuklar, cevabı olan var mı?

Kim cevap verecek, BDP'yi seçilmişliğine rağmen hala meşru saymayanlar mı? Yoksa önce Öcalan'ı muhatap al diyen, sonra Öcalan'ı kendi saf dışı eden, 20 insanın öldüğü gün kendi kafasından "demokratik özerklik" ilan eden kusurlu zihin mi? Kim cevap verecek?

Kim getirecek barışı, gencecik erleri dağa sürenler mi? Kan akarken, tek derdi Murat Belge'nin ne kadar solcu olduğunu ölçmek olan Sırrı Süreyya Önder mi? Cemil Çiçek'in kanatlandığı Ak Parti mi? Her defasında "insan hakları" diyen ama kan akarken dahi bundan Liberallere küfretme nedeni çıkaran solcular mı? Kim getirecek barışı?

Naçizane çağrımdır... Barış gelecekse, barışı isteyenler sayesinde gelecek! Sanatçı, memur, öğrenci, köşe yazarı, akademisyen, işsiz, anne, eş, evlat... Gidip sınıra silahsız, nefretsiz, etten duvar olacak, orada oturacak, operasyonlar durana kadar, PKK silah bırakana kadar, kan durana kadar orada öylece bekleyeceğiz, bu işin başka memuru yok, gönüllüsü de yok!

Öyleyse soruyorum: Kardeşim, barış istiyor musun?

Son Dakika

Ben bu satırları yazarken, ANF’den bir son dakika haberi geliyor: “Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Dolapdere Köyü kırsalında 13 asker ve 2 HPG gerillasının hayatını kaybettiği çatışmaya yakından tanık olan bir korucu olayın iç içe geçen asker ve gerilla mevzilerinin iki Türk uçağının bombardımanı sonucu yaşandığını anlattı.

ANF, ölen PKK’lıların sayısını 2 olarak veriyor ve olayın tarafının PKK değil, Türk askeri uçağı olduğunu söylüyor.(Henüz bilgi onaylanmış değil)

Yukarıdaki satırları silmiyorum, zira mesele de, yazdıklarım da salt olarak bugünkü olaya ait değil. Fail TSK ise malum icraatları ilk kez olmuyor, mesele PKK ise malum icraatları ilk kez olmuyor… Zaten şu an PKK’nın elinde rehin olarak 2 er, 1 de sağlık memuru bulunuyor ayrıca PKK’nın 2 inşaat işçisini de kaçırdığı haberi geliyor; kınayamayanlar yine kınayamıyor ve bombalayanlar yine bombalıyor. Mesele yine barış isteyenlerde gelip düğümleniyor! Sahi kardeşim, barış istiyor musun?