Ateşten bir top düşmemiş tek hanesi kalmayan bir ülkede paylaşım kavgası-bölüşümün esasları haricinde, yani politikanın asli konuları dışında her şey konuşulacaktır elbette.

Yanlış bir temelin üzerinde doğruyu inşa etmeye çalışan bir politik duruş, ancak ve ancak bu bol yanılgılı geleneğin koşullarının ortadan kaldırılmasıyla sergilenebilir bu ülkede…

Hanelerin üzerindeki ateşten topların ve geçmiş, geçerken birikmiş, birikirken her bir hanenin her bir bireyinde “kendinden olmayana” dair tedavisi güç bir nefret bırakmış bütün yaşanmışlıkların ana vatanıdır Türkiye…

Nefretin mutlaka bir yolunu bulup, sıradan hayatlarımızın bölünmez bütünlüğüne bir şekilde dahil olduğu bir ülkedir Türkiye. Barışın dilinin Kaf’ın ardında kaldığı, bir diğerini anlama halinin yüzyıllar önce toprağın yedi kat altına gömüldüğü bir iktidar kurma, bir seyis etme sahasıdır Türkiye…    

“Öteki” olarak kodladıklarının sürekli sana ait olan bir şeylere göz diktiği halüsinasyonu, “bir düşman yaratma”nın gerek ve şart bir yönetim biçimine dönüştürüldüğü bu toprakların oyunudur, kanlı canlı mirasıdır bu ülkenin insanlarına…  

Düşman yaratmak bir yönetim biçimidir bu topraklarda…

Bu ülkenin eski ötekileri, şimdiki iktidar sahipleri, yeni statükonun yepisyeni bekçileri, yeni sermayenin yepisyeni hükümranları… dinini özgürce yaşatmayanları, başka bir dinin-dinlerin üzerinden silindir gibi geçen hiç kızarmayan iki çehreli dilleriyle düşman sayarlar sürekli.

Bu ülkenin yönetimsel mirasının savunucuları… tek dilin – tek milletin serinletici gölgesinde sürdürdükleri hükümdarlıklarına göz dikenleri, var olduğunu kabul etmeleri dahi yarım asırdan fazla süren diğer yaşam biçimlerini, “yaşam biçimleri”ne müdahale etmekle itham ederler sürekli.

Bu ülkede şiirler az okunur, düşmanlar çok üretilir…

Saflar çok tutulur bu ülkede, empati en büyük günah addedilir…

Bu ülkede hep bir şeyler tehlikededir, hep birileri tartışılması teklif dahi edilemezcesine “bizim” olan bir şeylere göz dikmektedir. Her bir “çakıl taşı”, her metrekare toprağı bize, ne anlama geldiği gitgide bulanıklaşan bir garip “biz”e, üzerinde yaşayan halklar hariç her bir “bize” ait olan bir garip coğrafyadır Türkiye.

Bir gün, tek bir gün tut da tartışılmazcasına özgür, tartışılmazcasına eşit ve inadına barışan insanlara yurt ol Türkiye; ne kadar eksilmeyeceğini, ne kadar rengarenk çoğalacağını göreceksin o günde…