Beni gözaltına alan Karadenizli polis memuru, "Çoluk çocuğumuz dışarı çıkamıyor," demişti. Umarım arkadaşlarının Hacı Lokman Birlik'e yaptığı bu insanlık dışı uygulamayı görür ve polis-asker neden Şırnak ya da Cizre'de dolaşamıyor anlar.

Kürdistan'da her türlü insanlık dışı uygulamayı yapıp sonra da elini kolunu gezerek dolaşmak akla yatkın mı? Bir taraftan lanetler okuyup, diğer yandan katliam yapamazsınız. Bu durumu hiçbir vicdan kabul etmez. Bu coğrafyanın gencecik insanlarını katledip, sonra da hiçbir şey olmamış gibi marketinden alışveriş edemezsin, gidip lokantalarında yemek yiyemez, kafelerine gidip okey oynayıp çay içemezsiniz.

Ben tüm bunları senelerdir Kürdistan'da yaşayan bir Karadenizli olarak söylüyorum.

Kürt halkı öyle misafirperver bir halktır ki celladına bile misafirperverliğini sonuna kadar yapar. Ama böyle olmaz...

Polise ve askere sesleniyorum: Memursan eğer haddini bileceksin, bir halkın duygularını istismar etmeyeceksin, bir halkın ekmeğini yiyip, çayını içip, yüzüne gülüp  sonra da Hacı Birlik gibi gencecik çocuğunu katledip, sokak sokak arabanın arkasında sürükleyip, ölüye küfür etmeyeceksin!

Kürt halkı merttir, gerçekten de yiğit bir halktır; ama Osmanlı'nın, 'Yeni Türkiye' sevdalılarının oyunlarına yabancı da bir halktır. O güzel halk, sokaklarından tank da geçirsen, 35 günlük bebeğinden 75 yaşındaki insanına dek acımasızca katletsen de, haftalarca sıkıyönetim ilan edip açlıkla terbiye etmeye kalksan da, kalkıp da sana yani sömürgeci faşist rejimin memurlarına "Git!" demez.

Yıllardır Kürdistan'da bu halkın neler  yaşadığına birebir şahit olan Karadenizli  bir aktivist olarak  diyorum ki; kardeşim, defolup gidin Kürdistan'dan! Bu nasıl bir yüzsüzlüktür. Ekmeğini yiyip,  çayını içtiğiniz , belki de tavla bile oynadığınız bu halkın evlatlarına  bu yaptığınız nedir? Ya insan onuruna yakışacak şekilde yaşayın ya da defolup gidin! Bir de utanmadan, "Bu halkın güvenliği için buradayız," diyorlar. Yahu eksik kalsın senin 'güvenliğin' de 'koruman' da. Bu halkın söylemediğini ben size yüksek sesle söylüyorum: Sevdiğiniz yerlere gidin, orada ne halt yiyorsanız yiyin! Artık bu halkın yüzüne gülüp gencecik evlatlarını katletmeyi bırakın!

Şimdi çıkıp da kimse, "Onlar memur, emir kulu, ne deniyorsa onu yapıyorlar" diye de çıkışmasın. O çocuğu sürükleyen polis hiç de zorla o işi yapıyor gibi değildi. Daha önce Cizre'de polis aracında çekilmiş bir görüntü vardı; "Yansın Cizre!" deyip boş sokağa güle oynaya gazlıyordu polisler. Şırnak'ta ortaya çıkan görüntüler de benzer şekilde güle oynaya öldürülmüş bir gencin cesedini sürüklüyorlar işte.

90'lı yıllara da şahit olmuş bir 'lanetli' olarak,  kırk yıldır bu memur tipinde inanın bir adım dahi yol alınamamıştır. Yani iktidar memura  kendini indirgemiş, memur da kendini devlette görür haldedir. Bu yaklaşım hala sürüyor.

Madem bu şekilde kalmayı,  yani kapı kulu olmayı ve sorgulamayı, hatta bu durumdan görüldüğü gibi zevk alma durumu da var.  O zaman  ne diye Kürdistan da yaşamaya devam ediyorsun,  defol git evine,  git orada devletini koru ve güvenliğini al,  buradan eksik kal.

Kürt halkı  bana yıllardır evlerini  açtı, inanın bana Kürt halkından gördüğüm insanlığı hiç bir yerde görmedim,  ben de barış için elimden ne geldiyse onu yapmaya çalıştım. Örf ve geleneklerine  çok ters de düştüğünü bildiğim halde onlardan rica şu: Bugünden sonra işi memurluk değil katliam ve katillik olan, bu iş için orada bulunan hiçbir polise ve askere evinizi açmayın. Hacı'nın katillerine kafelerinizde çay içirmeyin, lokantalarınızda yemek vermeyin, mağazalarınızdan alışveriş yapmalarına izin vermeyin!

Eğer derdi herhangi bir suça bulaşmadan memurluğunu yapmaksa o ayrı; ancak onlar da katiller ile aralarına mesafe koyup, gerekirse onlara çağrı yapsınlar. Yoksa, "Biz çarşıya çıkamıyoruz, eşimizi çocuğumuzu getiremiyoruz," diye yakınılmasın. Çünkü bu yakınmalar, bu halkın evlatlarının  ölmesini engellemiyor.

Yazımı başta Şırnak'ta yaşamını kaybeden Hacı'nın  yaslı ailesine ve Kürt halkına  sabır dileyerek sonlandırıyorum...