Çocuklar ölüyor. Sorumluların yüzsüzlüğü, kahredici densizliği göz önündeyken bile çocuklar ölüyor. Mütemadiyen ölüyor çocuklar ve biz hiçbir şey yapmadan ölü canları sayıyoruz.

Sekizinde, onunda, on beşinde çocuklar ölüyor. 

İstisnasız bütün hükümetlerin barıştan, birlikte yaşamaktan, kardeşlikten bahsettiği dönemlerde bile hiç bitmeyen kanlı filmin her sahnesinde çocuklar öldürülmüştür. Yine her dönemde matahmış gibi bu küstahlığı savunanlar ya da görmezden gelenler olmuştur.
 

***

Lice’nin Şenlik köyü kırsalında 28 Eylül 2009 tarihinde meydana gelen patlamada Ceylan Önkol öldürüldü. Havan mermisinin minik bedenini parçaladığı Ceylan için köye bir savcı bile gitmedi. Olay yerini imam kameraya çekti.
 

Karakol kapısında bekleyen ve güçlükle ayakta duran anne Saliha Önkol’un ağıtları yürek yaktı: “Ceylan’ımın kime zararı vardı? Neden öldürüldü? Daha 14 yaşında ve onu paramparça olmuş bir şekilde gördüm. Ben buna nasıl dayanacağım? 

Ağabey Rıfat Önkol ise atılanın fosfor mermisi olduğunu ve bunun bilinçli bir şekilde yapıldığını ileri sürerek şunları söylüyordu: “Karın bölgesine isabet etmiş. Kız kardeşimin parçalarını ağaçların tepesinden topladık. Vücudundaki bazı parçaları kendi elimizle çıkardık. Altı saat boyunca savcı ve doktorun gelmesini bekledik. Sonunda savcı, can güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle cesedin Abalı Karakolu’na getirilmesini istedi. Biz de başka köyden tabut bularak, ceset parçalarını battaniyeye sararak kendi imkânlarımızla Bingöl’e bağlı Abalı Karakolu’na götürdük. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Neden sahiplenen olmuyor?”

Patlamanın meydana geldiği Şenlik köyü ve bazı mezralar, 1993 yılında boşaltılmış, köylüler de çevre iller başta olmak üzere büyük şehirlere göç etmişlerdi. Olayda hayatını kaybeden Ceylan Önkol’un ailesi de göç eden ailelerden. 

Ceylan’ın ölümünden 6 ay önce gelip köylerine yerleşmişler. 1993'te devletin zulmünden kaçan aile yıllar yıllar sonra umutla evlerine döndüler. Ancak huzur ne mümkün, zulümden milim şaşmayan devlet, umuda kurşun sıkarak bir kez daha Kürd’e ölümü esas gördü. 

***

Tarih, 21 Kasım 2004'tü. Mardin'in Kızıltepe ilçesinde, babası Ahmet Kaymaz'la birlikte evlerinin önünde polisler tarafından açılan yaylım ateşiyle katledildi Uğur Kaymaz.


12 yaşındaki bir çocuğun bedeninden 13 kurşun çıkıyor. Delik deşik olmuş bedende 13 kurşunun ne işi var! Allah'tan reva mı? 


12 yaşında bir çocuğun vücudundan çıkan tam 13 kurşun…

Çatışma izi yok üstelik, ateş tek taraflıydı. Çocukta 6 santimde 6 kurşun tespit edildi.

İlkokul öğrencisi, 12 yaşındaki bir çocuk ve 13 kurşun.

Anlaşılan, "yasal sınırlar" içinde bir eylemmiş, "kaçınılmaz hataya düştükleri" için dört polis beraat etti.

O annenin hali nice oldu, bu soruyu kendinize sordunuz mu hiç? 

***

71 GÜN İÇİNDEÖLDÜRÜLEN 20 ÇOCUK

26 Temmuz – 29 Eylül 2015 arası öldürülen çocuklar:

26 Temmuz 2015 - Beytullah Aydın (11) - Diyarbakır - Çatışma sırasında çatıdan düştü

27 Temmuz 2015 - Hasan Nerse (17) - Şırnak - Polis kurşunuyla vuruldu

07 Ağustos 2015 - Mehmet Hıdır Tanboğa (15) - Şırnak - Keskin nişancılar tarafından vuruldu

12 Ağustos 2015 - Muhammet Aydemir (14) - Ağrı – Çatışmada hayatını kaybetti

12 Ağustos 2015 - Orhan Aslan (16) - Ağrı - Çatışmada hayatını kaybetti

18 Ağustos 2015 - Fırat Elma (16) - İstanbul - Protesto gösterisi sırasında polis kurşunuyla vuruldu

27 Ağustos 2015 - Baran Çağlı (7) - Şırnak - Çatışmada hayatını kaybetti

27 Ağustos 2015 - Emin Yanaş (10) - Şırnak - Çatışmada hayatını kaybetti

27 Ağustos 2015 - Adem İrtegün (16) - Şırnak – Çatışmada hayatını kaybetti

28 Ağustos 2015 – Mazlum Turan (16) – Mardin – Polis kurşunuyla vuruldu

30 Ağustos 2015 - Fırat Simpil (13) Diyarbakır, Silvan - Bomba patlaması sonucunda hayatını kaybetti

07 Eylül 2015 - Cemile Çağırga (13) - Şırnak- Zırhlı araçtan ateş sonucunda hayatını kaybetti

07 Eylül 2015 - Muhammed Tahir Yaramış (35 Günlük) - Şırnak- Polislerin ambulansın sokağa girmeye izin vermemesi sonucunda hayatını kaybetti

10 Eylül 2015 - Sait Nayici (16) – Şırnak – Keskin nişancıların ateşi sonucunda yaşamını yitirdi

10 Eylül 2015 – Zeynep Taşkın (17) – Şırnak – Keskin nişancıların ateşi sonucunda yaşamını yitirdi

10 Eylül 2015 - Bünyamin İrci –(14) – Şırnak – Polisler tarafından öldürüldü.

10 Eylül 2015 - Selman Ağar (10) – Şırnak - Keskin nişancıların ateşi sonucunda yaşamını yitirdi

13 Eylül 2015 - Tahsin Uray (13) – Mardin – Evinin damında el yapımı bir patlayıcının infilak etmesi sonucu hayatını kaybetti

27 Eylül 2015 - Elif Şimşek (8) Diyarbakır, Bismil – Evini vuran bomba ile hayatını kaybetti

29 Eylül 2015 - Berat Güzel (12) Diyarbakır, Bismil – Catışma sırasında kurşunla öldü

Yazıyı yazarken elime bu liste ulaştı. Yerin dibine girsek bile yer kabul etmez bizi. Dile kolay onlarca çocuk katledilmiş! 

***

Elif daha 8 yaşında... 

Kimileri için iki büklüm bir rakam, kimileri için utanç...

Annesi için dünya bir yana, Elif bir yanaydı. Dünyayı bırakıp Elif'i aldılar. Şimdi annesi ne haldedir soran eden yok. Öldürülen sizin çocuğunuz olsaydı, yine böyle sessiz mi kalacaktınız? 

Allah’tan korkunuz yok biliyorum, yahu kendi çocuğunuzdan da mı utanmıyorsunuz? 

***

Baran Çağlı daha 7 yaşında... Vurulmuş!  

Amerika'da Kızılderili'yi, Çin'de Uygur'u sahiplenen devlet; 7'sinde bir çocuğu düşman görmüş. Çekip vurmuş! 

Devletin yoluna baş koyanların düşmanı ne kadar da mukavimmiş meğer! 7 yaşındaki bir çocuk...

***

Cemile Çağırga...

1990'lardaki çatışmalarda yedi aile üyesi ölmüş.

Cemile'nin babası Ramazan Çağırga buna, "evlerine düşen 105'lik hava topunun neden olduğunu" söylüyor.

Ramazan Çağırga'nın anne ve babası, erkek ve kız kardeşi, yengesi, yeğeni ve 10 yaşındaki kızı Fatma patlamada hayatını kaybetmiş.

Cemile'nin annesi Emine Çağırga "Üç kızım vardı, beş de oğlum. 23 yıl önce büyük kızımı, şimdi ise küçük kızımı 10 yaşında iken kaybettim" diyor ve devam ediyor:

"Evimiz yüksek bir noktada. Cizre'den de patlama ve silah sesleri geliyordu. Ne olup bittiğini görmek için kapının önüne çıkıp baktık. Birden bize de ateş edilmeye başlandı. Avluya kaçtık. Cemile önümde düştü, ben de üzerimize yağan kurşunlardan korunmak için Cemile'nin üzerine kapattım kendimi. Kalktığımda Cemile'nin yaralandığını gördüm. Bağırdım yardım istedim ama Cemile kollarımda can verdi."

"Kollarımda can verdi. O gece kızımın cesedini koynuma alarak uyudum. Sabah saçlarına ve ellerine kına yaktım. Sonra onu yıkayıp kefenledik. Cesedi bozulmasın diye, kayınbiraderimin evindeki derin dondurucuyu getirip kızımı içine koyduk. Üç gün boyunca kızımın cesedini buzlukta beklettik. 

Onulmaz acı bu değil midir? 

***

Midyat'ın Çalpınar köyünde 1995 yılında infaz edilen 11 yaşındaki Fatma Erkan... 11 yaşındaki Fatma’nın yalın ayak, yanında bir çift terlik ve üzerinde etek olması, benim sefil aklıma şüphe getirirken,  devletin tereddütsüz çekip vurması ne anlam ifade ediyor?

Çocuğun yanında görülen 1 adet silah ise daha önce birçok kez benzer olaylarda öldürülenlerin yanına silah bırakılarak ‘çatışmada öldürüldü’ süsü verilmesinin resmiydi. 

İnsanlığımızdan vurulduk ey halkım!

***

Erdoğan, eğitim sisteminden ve yeni nesilden beklentisini ortaya koyarken, Müslümanların kendi ölüsünü kendisi yıkayabilecek kabiliyete erişmesi gerektiğini, işin aslının bu olduğunu yoksa ölülerin ortada kalacağını söyledi.

Doğuda okul yaşında çocukları öldüre öldüre bitiremeyen devlet, batıda "ölü yıkayıcısı" olmayı öğütlüyor çocuklara. 

Kürd'ün ölüsü yerde yatarken ses etmeyenler, görmeyenler, görmezden gelenler, kendi ölülerini yıkamaktan, bunu çocuklara öğütlemekten hicap duyması gerekir. 

Kendi ölüsünü yıkayabilecek kabiliyete erişmek yerine, kendi insanını yaşatmayı neden düşünmez bu devlet?