Eskişehir Osmangazi Üniversitesine, genelde günümüzün bu ülkedeki yükseköğrenim kurumlarına ne derece “bilim kurumu” denir? Bu tartışılır bir konu. Biz yine de “bilim kurumu” diyerek, konumuza geçelim.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olan bir insan, silahı eline alarak 4 kişinin ölümüne neden oldu. Bir yükseköğrenim kurumunda, gençlere bilimsel düzeyde eğitim vermesi özlenen kişinin, çalıştığı kurum içinde yaşanan sorunları, konuşarak, anlaşarak, uzlaşarak çözme yerine silahla çözmeye kalkması, anlaşılır bir davranış değil.

Volkan Bayar, birlikte çalıştığı akademik personeli, sürekli FETÖ’cü diye ihbar etmiş. Bir yıl önce de sürekli tehdit ettiği 24 akademi üyesi tarafından rektöre şikâyet edilmiş. İstediği sonuçları alamadığı için, önce üniversitenin salonunda gezinerek, “Benim kafamın tasını attırmasınlar, her şey 24 kurşuna bakar!” türünden gözdağı vermeye çalışmış, bunda da istediği sonucu alamayınca öldürme kararını vermiş. Sürekli kendisini koruyan, kendisiyle ilgili dilekçeleri görmezden gelip işleme koymayan rektörün kendisi hakkında soruşturma başlattığını öğrendiği gün, fakülteyi basarak 4 akademi personelini öldürmüş. Silahı tutukluluk yapmasaymış sayının kaça çıkacağı bilinmiyor.

Ölenlerin ya da öldürenin FETÖ’cü, şu ya da bu görüşten olması, bilim kurumunda silahların konuşmasının yanında çok daha önemsiz konular. Yükseköğrenim kurumlarında her türlü düşünce savunulur, her türlü düşüncenin taraftarları olabilir. Olmaması gereken, düşüncelerin şiddet boyutuna taşınarak, insanlar arasında ölümle sonuçlanacak eylemlerin olmasıdır. Bu durum, yükseköğretim kurumlarının, bilimsel içerikle çalışması düşünülen kurumların doğasına aykırıdır.

6 ayrı kuruma durumunu bildiren dilekçeler verilmiş. Hiçbir sonuç alınamamış. Bunlar Volkan Bayar’ın birileri adına çalıştığı, korunduğu kuşkularını artırmakta.

Bilim kurumunda akıl tutulması

Sorunlar şiddete başvurarak, kaba güç kullanarak çözme eğilimi, insan ilişkileri gelişememiş, akılını kullanmayı, duygularını kullanmanın önüne koyamamış insanların başvurdukları yoldur. Bir toplumun bilim kurumlarında bu olumsuzluğun yaşanması, toplumsal dokuda akıl tutulmasının, kokuşmuşluğun ileri düzeylerde olduğunu gösterir.

Bir bilim insanının elinde, belinde, evinde silah ne gezer? Bilim insanları, duygularını değil akıllarını kullanarak sorunlarını çözebilirlerse, bulunduklarına konuma yaraşır insanlar olurlar.

106 bin silahın kayıp olduğu, Bursa’da muhtarlara silah atışı eğitimi verildiği, siyasal alanın her geçen gün daha da gerilerek, kutuplara ayrıştırılarak, “öteki”ler üzerinden siyaset yapmaya çalışıldığını gördüğümüz bir ülkede, özellikle şu günlerde, gelişen olaylar, bu ülkenin iyi günlere, mutlu, umutlu bir geleceğe doğru gitmediğini gözler önüne sermekte.

Öldüren de ölenler de genç yaşta öğrenciler değil. Tümü belli bir olgunluk düzeyinde, 30 yaşın üstünde insanlar. Belli deneyimlerini yaşamış kişiler. Bu kişiler nasıl silah kullanarak anlaşmazlıklarını çözmeye kalkarlar ya da nasıl olur da birini eline silah alarak kendilerini ölüme sürükleyecek boyutla, karşı tarafa sorunlar yaşatırlar?

Olayın önemli bir boyutu, siyasal sistemimizin akıl, mantık çizgisi dışına çıkmış olması. Bu olumsuzluğun toplumun her kesimine, yükseköğrenim kurumlarına bile yansımış düzeye gelmesi. Öldüren insan, “Cumhurbaşkanımızı dinledim, 103 kişiyi ihbar ettim. Bunlar yaramaz adamlar temizledim” diyor. Cumhurbaşkanından bilimsel çalışmalarda ilerlemesi güdüsünü değil, arkadaşlarını üstlerine geçmeyi öğrenmesi düşündürücü.

Egemenin istemediğini öldürmenin suç olmadığını düzenleyen yasalar ülkenin gündemine geldi. “Vatan Haini, FETÖ’cü, din düşmanı” gibi göreceli suçlamalarla adam öldürmenin suç sayılmayacağı bir ülke, iç savaşın eşiğine dayanmış demektir. Bu gidiş ülkeyi daha karanlık günlere götürecek yolda olunduğunu gözler önüne sermekte.

Bilim dışılığın yükselmesi

Bilim kurumlarında, başkalarını yalan yanlış bilgilerle üstlerine bildirenlerin yükselmesi, bilimi değil, bilim dışılığın gelişmekte olduğunun göstergesi.

Üretilen bilgilerle, yapılan bilimsel çalışmalarla yükselmenin geçerli olması gereken bir yerde yalakalıkla yükselmenin geçerli duruma gelmesi, 4 kişiyi öldürmekten daha düşündürücü.

Bilimsel çalışmalarla değil gizli sicillerle yükselmenin olduğu bir yapılanmada bu tür olaylara şaşırmamak gerek.

Verilen bilgiler, Volkan Bayar’ın ruhsal yapısının dengeli olmadığını ortaya koymakta. Bir bilim kurumunda, yönetime bilgi taşıma, üstlerine, devlete yaranmak için yalakalık üretenlerin değil, sağlıklı bir ruhsal yapısı olanların çalışması, yükselmeleri gerekmez mi?

Suç sorumluluğu olamayacak bir kişi olduğu yönünde bilgiler dolaştı ortalıkta. Öldürdüğü insanlardan sorumlu olamayacak bir kişinin, bir bilim kurumunda, araştırma görevlisi olarak bilimsel basamaklarda ilerlemeye soyunmasında daha doğrusu soyundurulmasında akıl alacak bir yön yok.